Türkiye öyle anlaşılmaktadır ki % 10-15 gibi bir kısmı kendini kürt kabul eden vatandaşlarımızdır. Ve bu oranın azami % 5 i geçmeyen bir kısmı ise bölünmekten yana bir duruş göstermektedir. Ve belki çok küçük bir kısmı ise PKK terör örgütü ile içiçe bir ihanetin içindedir.
Geçmişten gelen hatalar ve yanlışlar devletçe telafi edilmek istenmektedir.
Açılım süreci diye bir süreç başlatılmıştır.
Hem bölgesel ölçekte hem de ülke genelinde baskı kaldırılmış ve bir özgürlük ortamı oluşturulmak istenmiştir.
Bir yandan İmralı ve Öcalan ile görüşmeler sürdürülmekte öte yandan Kandil ile dahi görüşülebileceği söylenmektedir.
Yasal bir siyasi parti ise temsilcileri ile mecliste olup adeta PKK sözcülüğü bile yapmaktadır.
Hal böyle iken son günlerde yaşananlar fevkalade tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.
Yeni öğrenim yılının başlaması ile birlikte PKK bazı okulları ateşe vermiş ve öte yandan anadil kürtçede eğitim yapacağı iddiası ile okul binaları yapılmaya başlanmıştır. Ve değişik bahanelerle bir kısım PKK uzantıları ve yandaşları olur olmaz İstanbul'da dahi
terör estirmekte, yakıp yıkmaya devam etmektedir.
Olayın en dikkat çekici yönü ise şudur ki; yapılan pek çok yasa dışı terör yanlısı eylemde en ön safta yer alanlar PKK yandaşı partinin milletvekilleri ve belediye başkanları ve önde gelenleridir.
Kamuoyuna ve devlet yetkililerine kendi adıma sesleniyorum ki:
Bu maskaralığa bir son vermek için üniter devlet söylemlerine gerek yoktur. Devlet eğer devlet ise egemenlik hakkına yapılan tecavüz ve saldırı kim tarafından yapılırsa yapılsın derhal devlet olma refleksi ile gereken cevabı hukuk çerçevesi içinde vermelidir.
Devletin valisinin mühürlettiği bir bina bir belediye başkanı öncülüğünde fekkedilerek o mühürlü bina işgal edilemez. Bu yapılabiliyor ve hiç bir fiili ve yasal müdahale yapılamıyorsa orada devletin varlığından söz edilemez.
Eşkiya görülmektedir ki bu çözüm süreci içinde dağdan ve kırsaldan şehre inmiş, şehirde faaliyete başlamıştır. Bölücü örgüt artık belediye sahibi olmuş, okullar açmış ve devlete isyanda yeni bir sayfa açmıştır. Temsilcileri mecliste olan bu ihanet örgütü hakkında devlet hiç bir refleks göstermemekte, hadlerini bildirmek yolunda hiç bir fiili sonuç alıcı operasyona girmemektedir.
Eşkiyanın başı belediye başkanı ise, eşkiyanın başı devletten maaş alan ve dokunulmazlık zırhı arkasında milletvekili ise derhal yeni ve farklı tedbirler alınmalıdır.
Kabile devleti bile böylesi bir ihanete seyirci kalamaz.
Bu terör partisi derhal yasal sınırlar içine çekilmeli ve kürt vatandaşlarımızdan kendi seçmen tabanına en küçük bir yasa dışı faaliyete
katılmaması yönünde uyarıda bulunmalıdır.
Bu terör partisi artık terörden yana tavır almaktan vazgeçtiğini deklere ederek PKK nın ve benzeri silahlı örgütlerin ihanetlerine ortak olmadıklarını, böylesi örgütlerle bağlarının olmadığını ve olamayacağını ilan etmelidir.
Ülkemizdeki terörün ve bölücü hareketin legal uzantı ve belli başlı bir merkezinin meclisteki parti olduğu apaçık bir gerçektir. Hal böyle iken meydana gelen olaylar nedeniyle fail aramak boşuna bir emektir ve hatta akıllı bir yol değildir. İşte failllerin bizzat kendileri ve azmettiricileri meclistedir. İşte dağdaki eşkiyanın, yol kesen, okul yakan, adam kaçıran ve bölgede öz kardeşlerinin dahi kanlarını döken canlarını alan bölücü çetenin özkardeşleri meclistedir, mahalli idarelerdedir, belediyelerdedir ve malum partinin il, ilçe ve belde teşkilatlarındadır. Dolayısı ile devlet gerekir ise bir yasa çıkarmalı, bölücü terörü ve bu yolda suç işlemeyi teşvik ve azmettirenler ile buna alkış ve çanak tutan gerçek kişilerle tüzel kişilerin yönetim organı mensuplarının ve üyelerinin şahsi mal varlıklarından,terör faaliyetleri nedeniyle doğan kamu zararı kuruşu kuruşuna tahsil olunmalıdır.
Ne kadar iç acıtıcı bir gerçektir ki devletin valisinin mühürlediği bir bina yine devletin bir şehirdeki belediye başkanı hanımın önderliğinde mühür sökülerek yeniden el konulmakta ve açılmakta, işgal edilmektedir. Bu rezalete hiç bir devlet müsade etmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de müsade etmemelidir. Ancak görmekteyim ki ne iktidar ne muhalefet kanadından kayda değer bir tepki yoktur. Tamam cenaze yoktur ama birileri toptan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cenazesini kaldırmak peşindedir. Ve malesef ne iktidardan ne de muhalefetten gür bir ses çıkmamaktadır. Iktidarı alaşağı etmek için her boyaya giren muhalefet kanadında vahim olan şudur ki; hiç bir ilgili ne tenkit ve tepki ne de bunların ötesinde bir çözüm ortaya koymadığı gibi sivil toplum örgütleri ise tiner koklamış ya da bonzai içmiş gibi sere serpe pejmürde bir haldedir. Ben zinde bir güç, gür bir ses ve sada bekliyorum. Bu gür ses hiç bir yerden çıkmıyor. Kendi adıma diyorum ki vatanın ve ülkenin ve devletin bütünlüğü adına kanımı ve canımı vermeye hazırım. Ve buradan ilan ediyorum devletin mührünün emanet edildiği bir vatandaş olarak devletin mührünü kaldırıp ta yok sayacak elleri kırıp münasip yerlerine yerleştirmesini de elbet biliriz. Herkes haddini, hakkını ve hududunu bilsin ve lutfen buna göre hareket etsin. Aksi halde en ağır sonuca katlanmaya mecbur kalacaklarını da unutmasınlar. Vatan ve devlet sahibi olmanın bir bedeli vardır, elbet korumanın da ve yaşatmanın da. Türk Milleti bedel ödeye ödeye bugünlere gelmiştir. Meraklanmayınız ve korkunuz hainler; şaheser uyanır, hain, alçak ve şerefsizleri de münasip bir yerlere gömer. Bekleyin, göreceksiniz. Bekleyin, bekleyin.....
Geçmişten gelen hatalar ve yanlışlar devletçe telafi edilmek istenmektedir.
Açılım süreci diye bir süreç başlatılmıştır.
Hem bölgesel ölçekte hem de ülke genelinde baskı kaldırılmış ve bir özgürlük ortamı oluşturulmak istenmiştir.
Bir yandan İmralı ve Öcalan ile görüşmeler sürdürülmekte öte yandan Kandil ile dahi görüşülebileceği söylenmektedir.
Yasal bir siyasi parti ise temsilcileri ile mecliste olup adeta PKK sözcülüğü bile yapmaktadır.
Hal böyle iken son günlerde yaşananlar fevkalade tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.
Yeni öğrenim yılının başlaması ile birlikte PKK bazı okulları ateşe vermiş ve öte yandan anadil kürtçede eğitim yapacağı iddiası ile okul binaları yapılmaya başlanmıştır. Ve değişik bahanelerle bir kısım PKK uzantıları ve yandaşları olur olmaz İstanbul'da dahi
terör estirmekte, yakıp yıkmaya devam etmektedir.
Olayın en dikkat çekici yönü ise şudur ki; yapılan pek çok yasa dışı terör yanlısı eylemde en ön safta yer alanlar PKK yandaşı partinin milletvekilleri ve belediye başkanları ve önde gelenleridir.
Kamuoyuna ve devlet yetkililerine kendi adıma sesleniyorum ki:
Bu maskaralığa bir son vermek için üniter devlet söylemlerine gerek yoktur. Devlet eğer devlet ise egemenlik hakkına yapılan tecavüz ve saldırı kim tarafından yapılırsa yapılsın derhal devlet olma refleksi ile gereken cevabı hukuk çerçevesi içinde vermelidir.
Devletin valisinin mühürlettiği bir bina bir belediye başkanı öncülüğünde fekkedilerek o mühürlü bina işgal edilemez. Bu yapılabiliyor ve hiç bir fiili ve yasal müdahale yapılamıyorsa orada devletin varlığından söz edilemez.
Eşkiya görülmektedir ki bu çözüm süreci içinde dağdan ve kırsaldan şehre inmiş, şehirde faaliyete başlamıştır. Bölücü örgüt artık belediye sahibi olmuş, okullar açmış ve devlete isyanda yeni bir sayfa açmıştır. Temsilcileri mecliste olan bu ihanet örgütü hakkında devlet hiç bir refleks göstermemekte, hadlerini bildirmek yolunda hiç bir fiili sonuç alıcı operasyona girmemektedir.
Eşkiyanın başı belediye başkanı ise, eşkiyanın başı devletten maaş alan ve dokunulmazlık zırhı arkasında milletvekili ise derhal yeni ve farklı tedbirler alınmalıdır.
Kabile devleti bile böylesi bir ihanete seyirci kalamaz.
Bu terör partisi derhal yasal sınırlar içine çekilmeli ve kürt vatandaşlarımızdan kendi seçmen tabanına en küçük bir yasa dışı faaliyete
katılmaması yönünde uyarıda bulunmalıdır.
Bu terör partisi artık terörden yana tavır almaktan vazgeçtiğini deklere ederek PKK nın ve benzeri silahlı örgütlerin ihanetlerine ortak olmadıklarını, böylesi örgütlerle bağlarının olmadığını ve olamayacağını ilan etmelidir.
Ülkemizdeki terörün ve bölücü hareketin legal uzantı ve belli başlı bir merkezinin meclisteki parti olduğu apaçık bir gerçektir. Hal böyle iken meydana gelen olaylar nedeniyle fail aramak boşuna bir emektir ve hatta akıllı bir yol değildir. İşte failllerin bizzat kendileri ve azmettiricileri meclistedir. İşte dağdaki eşkiyanın, yol kesen, okul yakan, adam kaçıran ve bölgede öz kardeşlerinin dahi kanlarını döken canlarını alan bölücü çetenin özkardeşleri meclistedir, mahalli idarelerdedir, belediyelerdedir ve malum partinin il, ilçe ve belde teşkilatlarındadır. Dolayısı ile devlet gerekir ise bir yasa çıkarmalı, bölücü terörü ve bu yolda suç işlemeyi teşvik ve azmettirenler ile buna alkış ve çanak tutan gerçek kişilerle tüzel kişilerin yönetim organı mensuplarının ve üyelerinin şahsi mal varlıklarından,terör faaliyetleri nedeniyle doğan kamu zararı kuruşu kuruşuna tahsil olunmalıdır.
Ne kadar iç acıtıcı bir gerçektir ki devletin valisinin mühürlediği bir bina yine devletin bir şehirdeki belediye başkanı hanımın önderliğinde mühür sökülerek yeniden el konulmakta ve açılmakta, işgal edilmektedir. Bu rezalete hiç bir devlet müsade etmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de müsade etmemelidir. Ancak görmekteyim ki ne iktidar ne muhalefet kanadından kayda değer bir tepki yoktur. Tamam cenaze yoktur ama birileri toptan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin cenazesini kaldırmak peşindedir. Ve malesef ne iktidardan ne de muhalefetten gür bir ses çıkmamaktadır. Iktidarı alaşağı etmek için her boyaya giren muhalefet kanadında vahim olan şudur ki; hiç bir ilgili ne tenkit ve tepki ne de bunların ötesinde bir çözüm ortaya koymadığı gibi sivil toplum örgütleri ise tiner koklamış ya da bonzai içmiş gibi sere serpe pejmürde bir haldedir. Ben zinde bir güç, gür bir ses ve sada bekliyorum. Bu gür ses hiç bir yerden çıkmıyor. Kendi adıma diyorum ki vatanın ve ülkenin ve devletin bütünlüğü adına kanımı ve canımı vermeye hazırım. Ve buradan ilan ediyorum devletin mührünün emanet edildiği bir vatandaş olarak devletin mührünü kaldırıp ta yok sayacak elleri kırıp münasip yerlerine yerleştirmesini de elbet biliriz. Herkes haddini, hakkını ve hududunu bilsin ve lutfen buna göre hareket etsin. Aksi halde en ağır sonuca katlanmaya mecbur kalacaklarını da unutmasınlar. Vatan ve devlet sahibi olmanın bir bedeli vardır, elbet korumanın da ve yaşatmanın da. Türk Milleti bedel ödeye ödeye bugünlere gelmiştir. Meraklanmayınız ve korkunuz hainler; şaheser uyanır, hain, alçak ve şerefsizleri de münasip bir yerlere gömer. Bekleyin, göreceksiniz. Bekleyin, bekleyin.....