24 Aralık 2013 Salı

MUHSİN YAZICIOĞLU, HAYREDDİN KARAMAN VE BİR ALGILAMA SAKATLIĞI: HAYRETTİN KARAMAN NE DEMEK İSTEDİ?

       Hayrettin Karaman Hoca bir yazısında aynen "Akl-ı selim ve kalb-i selim sahiplerinin bir dönüp sağlarına ve bir daha dönüp sollarına bakmaları gerekiyor; bu iktidar kadrosunun yerine koyabilecekleri başka bir kadro varsa –ki, bana göre yoktur- bir diyeceğim olamaz, yoksa kimse pire için yorgan yakmamalıdır.
Mecellemizin 26. Maddesi şöyle der: 'Zarar-ı âmmı def'içün zarar-ı hâss ihtiyor olunur'.

Gençler de anlasın diye günün diline çevirelim:
Kamuya (ve bu arada ümmete) ait zararı önlemek için bir şahıs, bölge veya gruba ait zarar göze alınır, sineye çekilir.
Siyasette olan selim akıl ve kalb sahiplerine de bu kuralı hatırlatıyor ve örnek olarak merhum şehid Muhsin Yazıcıoğlu'nu dua ile anıyorum."
diyor ve ardından kıyamet kopuyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bir yandan birileri "hayrettin karaman hoca ne demek istedi diye ortalığı ajite ederken öte yandan BBP yetkilileri Hayrettin Karaman Hocanın savcılıkça dinlenmesi için müracaatlar ediyor ve nerede ise azmettirici ya da asli fail gibi Hayrettin Karaman Hocayı linç girişimi başlıyor. Bu kadar aklı, mantığı ve kalbi kör insanın arasında diyorum ki "iyi ki şehid olup gitmişsin reis", "iyi ki uçmağa varmışsın" ama "bizi de böyle aklı kıt adamların arasında bırakıp ta gitmişsin". Bu girizgahtan sonra meramımızı anlatmaya başlayalım. 
Ben kendi adıma Hayrettin Karaman Hocamın yazdıklarına aynen katılıyorum. Ancak bu ifadelerde Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehid edilmesiyle ilgili bir  bilgiye sahip olduğuna ya da Muhsin Yazıcıoğlu'nun devletçe feda edildiğine dair bir sonuç çıkmıyor. Bence Hocam demek istiyor ki bu ifadesi ile; Muhsin Yazıcıoğlu'nun nasıl ve kimler tarafından şehid edildiğini devlet yetkilileri pekala bilmektedir. Ancak devlet, kamunun ve milletin uğrayabileceği zararı düşünerek bu bilgiyi kamu ile paylaşmıyor. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Aynı şeyi ben de düşünmekte idim. Her türlü imkana sahip olan devletin Muhsin Yazıcıoğlu'nun katilini bilmemesi mümkün değil. Keza pek çok faili meçhulün faillerini de bilmektedir. Hatta ve hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili kamu ile paylaşılmamış birkaç yüz suikast olduğu halde ve devlet bu suikastlerin dahi faillerini ve azmettiricilerini bildiği halde kamu ile paylaşmamakta ve devletin ve milletin menfaatleri gereği bu bilgileri gizlemektedir. Rahmetli Turgut Özal dahi kendisi ile ilgili suikast ve suikastçi bilgilerine ulaştığı halde bu bilgilerin kamu ile paylaşılmasına mani olmamış mıdır? Devletin ve ümmetin ve milletin menfaatleri neyi gerektiriyorsa o yapılmaktadır devletçe. Bu ifadelere bakarak hemen "ne biliyorsan söyle" diye ifade sahibinin yakasına yapışmak kadar büyük densizlik düşünemiyorum. Dirayetli olmak, temkinli olmak, devlet adamı olmak böyle bir şeydir. Muhsin Yazıcıoğlu rahmetli kendisiyle ilgili değişik zamanlarda suikast girişimleri olduğunu bizzat kendisi söylemişti. Hatta zaman zaman trafik kazası süsü vermek için kendisinin ve ailesinin trafikte sıkıştırıldığını, kaza yapmaya zorlandıklarını da söylemişti. Ama rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu başına gelecekleri bile bile sahip olduğu bilgileri kendi şahsı ya da bir gurubun menfaati için ya da herhangi bir nedenle ifşa etmediği gibi ölümünden sonra dahi ifşa edilmemesi için her türlü tedbiri almış olmalıdır ki rahmetlide olan bilgilere bugüne kadar kimse ulaşamamıştır ve belki de rahmetli sahip olduğu bilgi ve materyalleri güvenilir ellere teslim etmiş ya da ölümünden sonra teslim edilmesini  temin etmiştir. Devletimiz binlerce yıldır her türlü saldırıya rağmen dimdik ayakta kalabilmiş ise bunu Muhsin Yazıcıoğlu, Turgut Özal gibi her türlü tehdit ve saldırıya rağmen ellerindeki bilgi ve gücü devlet düşmanlarına teslim etmeyen ve hayatları pahasına devlet için yaşayan ve devlet için ölen şehidlerimiz ile devletimizin geleceği için "kefenimi giydim de yola çıktım" diyebilen devlet adamlarımıza borçludur. Tarihimiz isimlerini bildiğimiz ve bilmediğimiz sayısız kahramanla süslüdür. Malazgirt ovasında beyaz elbisesi ile ordunun karşısında "kefenimi giydim" de çıktım diyen Sultan Alparslan da, savaş meydanlarında ve en ön saflarda kanlarını döken canlarını veren Sultan Muratlar, Fatihler, Yavuzlar, Kanuniler aynı zincirin halkalarıdır. Öküz altında buzağı aramanın alemi yoktur. Evet Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehid edilmesiyle ilgili bilgiler ve daha pek çok suikast ile ilgili bilgiler devletimizin ve milletimizin menfaatleri gözönüne alınarak kamuoyu ile paylaşılmamaktadır. Olay bundan ibarettir. Bize düşen ise bu suikast olayına odaklanmak ve orada takılıp kalmak değil yeni Muhsin Yazıcıoğlular yetiştirmenin yollarını aramaktır. Oysaki bir avuç BBP li hala şehid genel başkan yası tutmakta, katil ve katiller edebiyatı ile kendilerini avutmakta, ülkenin bugünü ve geleceği ile ilgili tutarlı ve derinlikli hiç bir proje üretmemekte, üretememektedir.
     Muhsin Yazıcıoğlu milletin aklıseliminin tercümanı, yiğit, bilge, derviş ve lider ruhlu bir insandı. Siyasi hayatında siyasi ikbal kaygısı taşımadan daima makul, mantıklı ve milli menfaatler çizgisinde ve doğrultusunda siyaset yapmıştır. İdeolojik takıntılardan ve kompleksten kendini kurtarmış devletin menfaatini her türlü hesabın üstünde tutmuştur. Türk Milleti bunun farkında idi. Örneğin bugün mevcut iktidarın özellikle Başbakan eksenli siyasetin suikast ya da başka komplolarla tasfiye edilmesi halinde yegane alternatif lider Muhsin Yazıcıoğlu idi. Bunun farkında ve bilincinde olan ezeli düşmanlarımız daha dün Taksim-Gezi olaylarını organize edenler ve bugün ise 17 aralık komplosu ile Türkiyeyi kaosa sürüklemek isteyenlerin amaçlarına ulaşmaları halinde şu an alternatif bir lider ve hareket görebiliyor musunuz? Elbette hayır. Birileri CHP-MHP koalisyonu beklentileri içinde. BDP gibi bir hain yuvasının çok farklı hesapları var. Yine siyasi hesap ve oyunlarla salıverilen 28 şubat sanıkları ve diğer tahliye edilen Ergenekon tutukluları ve tahliye edilecek tutuklulular ile ülkeyi yeniden yangın yerine çevirmek isteyen güçlerin karşısında yiğitçe durabilecek kim var? Daha dün "MHP CHP lileşiyor diye feryat ederken bugün CHP ye transfer olan Mansur Yavaş mı? Yoksa vicdanlarda hala aklanamış olan Koray Aydın mı? Yoksa geçmişte DSP koalisyonundaki performansı ile 2.adamlıkta üstüne olmayan Devlet Bahçeli mi? Nerede alternatif kadrolarımız? Nerede devlet-i ebed müddet davasının yükünü ve sorumluluğunu omuzlayabilecek serdengeçti kadrolar?.... Biz böyle Hayrettin Karaman ile ya da başkaca yersiz ve gereksiz söylemlerle zaman öldürürken süreç işliyor, düşman boş durmuyor. Her yeni günde yeni tezgahlarla milletimize ve devletimize dört koldan saldırıyor. Aklımızı başımıza alma zamanıdır. Şu soruyu sormanın zamanıdır: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu yaşıyor olsa idi bugün nasıl saf tutardı? Dün, en kritik zamanda "Türkiye İran olmaz ama Türkiye Suriye de olmayacak" diye yiğitçe kükreyen o alperen bugün sağ olsa idi ne yapardı? İyi düşünüp iyi kararlar vermek zamanıdır. Ve yemeyip, içmeyip uyumayıp yeni Muhsin Yazıcıoğlu'lar yetiştirmek zorundayız. Bakın ellerini kaldıranlar bu milletin iradesine vuruyorlar, ellerini açanlar bu milletin evlatlarına beddua edebiliyorlar. Amerika ile İsrail ile Vatikan ile ve bilcümle şer odaklar ile el ele, kol kola olabilenler sureti haktan görünürken bir yandan da millet iradesine hançer saplayabiliyorlar. İşte Hayrettin Karaman yazısında "devletin yüce menfaatleri için velevki bazı suistimaller mevcut ise bile bunlar yüzünden Türkiye'yi bugünlere getiren bu kadronun tasfiye edilmesi gerekmez" demek istiyor iken işte o tasfiye iradesi dahi Hayrettin Karaman Hocamızı hedef göstererek ne demek istiyor diye dikkatleri buraya çekmek istiyor. Ve kendi tezgahlarının ve tasfiye iradelerinin böylece üstünü örtmeye çalışıyorlar. Muhsin Yazıcıoğlu'nun katili kimdir sorusuna da burada tek bir cümle ile cevap verelim. Muhsin Yazıcıoğlu rahmetlinin katili Taksim-Gezi olayları ile 17 aralık operasyonunu organize edenlerdir. Olay kısaca bundan ibarettir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayın hocam 2007^de düğmeye basılan kürt acılımı diyarbakıra barzanin gelmesi. Ortam yumusatma ve yumurtalı petrolunün akmaya başlaması gercekten hayrettin hoca dogru söylüyor. Rahmetli barzaniden su sözle bahsetmişti. Diyarbakırda yargılayıp haburda asacagız. Bu acılımın 3.cü seviyesi idi. Ve o kişin diyarbakıra gelip birlik beraberliğin yeniden kurulması için böyle bir şeyi devlet adına uygun görüp osmanlıdaki gibi kardeş katli olarak görüldü.