27 Aralık 2012 Perşembe

ŞAPKA-KRAVAT-FRAK-SMOKİN VE BİZ

"Bizde cumhurbaşkanlarının ve meclis başkanlarının frak giyme geleneği var. TBMM İçtüzüğü’nün 56. maddesine göre Meclis başkanları için bu zorunlu da. Ama bir tezat var! Genel Kurul’u yöneten Meclis başkanı ve başkan vekili için ‘beyaz kelebek papyon ve siyah yelek üstüne siyah frak giyer’ hükmü sanırım sadece bu göreve erkekler gelecek düşüncesi ile şekillenmiş. Çünkü frak dünden bugüne tüm ülkelerde erkek giysisi olarak kabul görüyor. Cumhuriyet Bayramı ve cumhurbaşkanı yemin törenlerinde frak giyme alışkanlığı Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı döneminde çok uygulanmadı. Ülkemizde pek tercih edilmeyen frak, özel törenler haricinde bazı düğünlerde ve sahne gösterilerinde kullanılıyor. Arap ülkeleri ve BM’de de giyilmeyen bu kostüm, kraliyet ailelerinin bulunduğu ülkeler için önemli bir kıyafet. Frak, her ne kadar resmiyetin simgesi olarak anılsa da 18. yüzyılda binici kıyafeti olarak tasarlandı. 18. asırda ava gidenlerin ata rahat binmelerini sağlayan, ortadan yırtmaçlı kuyruklu ve kırmızı renkte olan fraklar, o dönemin alışkanlıkları ve ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıktı. İçine giyilen pike kumaştan yelek rüzgârdan ve soğuktan korunmak amacı ile tasarlandı. Ceket önünün kapatılmaması ise ata rahat binmek ve hareket kolaylığı için. Frakların ilk zamanlar diz altına kadar inen kuyruk boyları zamanla diz hizasına kadar kısaldı. Tamamen erkek giysisi olan frakı, 1837-1901 yıllarında İngiltere Kraliçesi Victoria’nın oğlu Veliaht Prens Edward giymek istemedi. Resmî tören ve davetlerde giyilen fraktan sıkılan prens Edward, kuyruklu cekete çözüm bulmak için terzisi ile konuşup şimdiki smokini gündeme getirdi. Son yıllarda ise fraklara, daha çok sanatçılar ilgi gösterir oldu. Özellikle operacılar frakı tercih ediyor. Ünlü tenor Pavorotti buna iyi bir örnek. Katolik dünyasının ruhanî lideri Papa II. Jean Paul’ün cenaze töreninde ve Orhan Pamuk’un ödül aldığı 2006 Nobel töreninde de frak giyenler epey fazlaydı. "
 
             Yukarıdaki metin frakla ilgili bir alıntıdır. Araştırmasını yapmış değilim ama kılık kıyafetle ilgili sokaktaki insandan cumhurbaşkanına kadar kimin ne giyeceği ya da giymeyeceği ya da giyemeyeceği konusunda özel kanunlar ya da tüzükler ya da yönetmelikler veya genelgeler çıkaran ve bu konularla anayasa mahkemesine kadar davaları olan başka bir ülke var mıdır? Bilen varsa beri gelsin. Kılık kıyafetle ilgili müdahale ve düzenlemeler sanırım ilk Sultan 2.Mahmut dönemine kadar uzanmaktadır. Tanzimat ve batılılaşma ile birlikte kılık kıyafette batılılaşma ve yozlaşma süreci başlamıştır. Münevverlerimiz aydın olmaya başlamışlar, batılılar gibi giyinmeyle birlikte batılılar gibi yemek içmek ve davranmak artık modernliğin ve çağdaşlığın olmazsa olmazı haline gelmiştir. Sonraki yıllarda 1. ve 2. meşrutiyet ile hız kazanan batılılaşma ve dejenerasyon cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte devrim kanunları haline gelmiştir. Şalvarıyla sarığıyla, başındaki yazması ile kurtuluş savaşını kazanan ve elindeki örtüsünü çocuğu yerine top mermisinin üstüne örten Türk kadının başındaki örtü zorla çıkartılmış, "şapka kanunu" ile şapka giymek zorunlu hale getirilmiş, sırf şapka giyilmemesi yüzünden sayısız insanımız yargılanmış ve idama mahkum edilmiştir. Bunlardan birisi de "iskilipli atıf hoca" dır. Kılık kıyafeti uygun değildir, yabancı zevat görür ise ayıplar gerekçesi ile kılık kıyafet ve şapka kanununa uygun kıyafeti olmayanlar Ankara vilayetinin girişinden geri çevrilmiştir. Bunlardan birisi de rahmetli Aşık Veysel Şatıroğlu'dur. Eski İstanbul Hukuk Fakültesi dekanlarından Prof. Dr. İlhan Akın'ın  Devrim Tarihi isimli kitabında aynen şöyle yazmaktaydı: "mecliste başta Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey olmak üzere pek çok muhalif Şapka kanunu ile ilgili şiddetli muhalefet göstermektedir. Neticede uzun süren müzakerelerden sonra Mustafa Kemal Atatürk söz alarak kürsüye çıkar ve konuşmasının sonunda son sözü şu olur: -efendiler; ihtimal bazı kelleler gidecektir fakat şapka giyilecektir-  Bu konuşma üzerine muhalifler ikna olduklarını ifade ederler ve kanun çıkarılır. Fakat bilineceği üzere daha sonra en hızlı muhaliflerden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Atatürk'ün muhafız alayı komutanı Topal Osman tarafından katledilir. Sonrasında susturulmak maksatlı Topal Osman da katledilir. Bir kısım muhalifler ise başta Kazım Karabekir olmak üzere İzmir suikasti gerekçesiyle yargılanır ve etkisiz hale getirilir. 
                 Fazla ayrıntıya girmeyelim yakın tarihimiz şapka ve frak ve smokin giyenler ve giydirenlerle giymek istemeyenlerin, rakı ve şarap içenlerle içmek istemeyenlerin hesaplaşması ya da kavgası ya da mücadelesi ile yazılmıştır. Ve bu kavga devam etmektedir. Hıfzı Topuz'un Mithat Paşa'nın hayatını konu ettiği "taifte ölüm" isimli romanda Mithat Paşa'nın nasıl batılı değerlere teslim olduğunu ve Fransa'da bulunduğu bir dönemde nasıl batılılar gibi domuz eti bile yediğini ve yanında şarap içtiğini anlatır. Görmekteyiz ki yıllardan beri domuz etini şaraba meze yapanlarla süren kavga bitmemiştir. Yani ideoloji dışında ifade etmek gerekir ise şarapla sütün ya da ayranın, şapka ile takkenin, şalvar ile pantolunun, gömlek ile mintanın, frak, papyon veya smokin ile sıradan sivil giysinin kavgasıdır bu. Ve kıyamete kadar sürecektir. Yakınlarda ilkokullarda okul forması giyme mecburiyetinin kaldırıldığına dair bir düzenleme yapıldığı duyuruldu. Önümüzdeki eğitim döneminden itibaren ilk ve orta dereceli okullarda forma zorunluluğu kalkacakmış. Bu elbette güzel bir başlangıçtır diyeceğim ama ilkokul çocuklarına verdiğiniz özgürlüğü cumhurbaşkanınıza veremiyorsanız bunun neye yararı olacaktır anlayamam. Arif olan anlamıştır elbette ancak kısa ve açık teklifim şudur:  "özel hizmet birlikleri olan ordu, polis, zabıta ya da sair güvenlik birimleri gibi maaşlı kadrolu özel statülü kesim dışında hiç kimsenin kılık kıyafetine müdahale edilemez, ve dayatma yapılamaz, herkes örf adet, toplumsal anlayış ve tahammül çerçevesinde dilediği yere dilediği gibi giyinerek girip çıkabilir, yaşayabilir ve hayatını idame ettirebilir. Dilediği ve tercih ettiği kılık içinde yaşamak her ferdin yaşama ve mülkiyet hakkı kadar kutsal  hakkıdır" mealinde tek maddelik bir kanun çıkarak her türlü kılık kıyafet dayatmasını iptal etmek, bir daha toplum genelinde kılık kıyafet düzenlemesi yapacak bir düzenleme yapmaktan vazgeçmek ve ilkokuldan üniversiteye, en sıradan memurdan cumhurbaşkanına kadar herkesi giyim ve kuşamında özgür bırakmaktır doğru olan. Mesele kısaca budur vesselam.

Hiç yorum yok: