İnsanların ve dolayısı
ile toplumun can, mal ve namusu vazgeçilemez üç kutsal olarak öne
çıkmıştır. Kişilerin kendi rızaları ile canlarından
vazgeçmelerine bile sistemler izin vermediği gibi intihar etmek
dinen de en büyük günahlardan biridir. Ancak beşeri düzen ve
sistemlerin hiç birisi toplumun can, mal ve namusuna sahip olmak ve
korumak konusunda yeterli tedbirleri alabilmiş değildir.
Biz burada toplumun
canı, malı ve namusu konusunda kısaca mevcut mevzuat ile olması
gereken mevzuat ve alınması gereken tedbirler konusunda şahsi
görüş ve düşüncelerimizi ve tekliflerimizi paylaşacağız.
Bilindiği gibi
ülkemizde idam cezası da kaldırılmış olup insanların canına
kast edilmesi halinde ceza kanunumuz ağır tahrikte asgari sekiz
hapis cezasından ağrılaştırılmış müebbet hapis cezasına
kadar cezalar uygulamaktadır. Maddi hukuka ilişkin tazminat
talepleri ise hukuk mahkemelerinde ayrıca dava edilebilmektedir.
Mal aleyhine işlenen
suçlarda ise uygulanan cezalar gaspa girmediği sürece fevkalade
azdır.
Namus aleyhine işlenen
suçlarda verilen cezalar da toplumun namus ve ahlak anlayışına
göre son derece yetersiz ve caydırıcı olmaktan uzaktır. Şimdi
olanı kısaca özetledikten sonra olması gerekeni ifade etmeye
çalışacağız.
İnsanın vücut
bütünlüğü aleyhine işlenen suçlar yaralama ve öldürme
başlıkları altında özetlenebilir. Hukuk yaralama ve öldürme ve
işkence tehdit ve hapsetme, ya da hakaret ve sövme gibi kabahat ve
cürümlerde mağdurun şikayetçi olması ile olmaması
seçeneklerine göre ceza tayinine gitmelidir. Suçluya ceza
verilmesi ya da verilmemesi kamu düzeni ilgili olmakla birlikte
mağdurun mağduriyetinin giderilmesi ve şikayetinden vazçmesinin
sağlanması birinci derecede önemlidir. Hatta eğer mağdurun
mağduriyeti gideriliyor ve şikayetinden vazgeçmesi
sağlanabiliyorsa, mağdur açısından süçluya ceza verilmesi ya
da verilmemesi çok ta önemli değildir. Uygulamada ise mağdurun
mağduriyeti ikinci planda ve mevcut mevzuata göre ceza verilmesi
birinci plandadır. Yapılması gereken mağdurun mağduriyetini
gideremeyen sanığın cezasını en az birkaç kat ağırlaştırmak
icap eder. Hukuk devleti, mağdurun mağduriyetinin, ya zarar veren
tarafından giderilmesini temin etmeli bu mümkün olamıyorsa devlet
mağduriyeti derhal gidermelidir. Devlet, mağdura ödediği
tazminatı ise hapis cezası ile birlikte sanığı uygun bir işte
işbu tazminat borcunu ödeyene kadar çalıştırmakla ödetmelidir.
Mal aleyhine işlenen
suçlarda iki ayrı kategoride değerlendirilebilir. Bir kişi
mağdurun malını ya tahrip etmekte ya da çalmakta veya dolandırma
sureti ile eline geçirmektedir. Burada da devlet öncelikle mal
aleyhine işlenen suçlarda sanığın ya da sanıkların verdikleri
zararı gidermeleri veya hırsızlık veya dolandırıcılık yolu
ile ele geçirdikleri malı iade etmelerini sağlamayı
hedeflemelidir. Eğer zarar gören mağdurun mağduriyetini zarar
verenden alamıyorsa, derhal işbu zararı devlet olarak tazmin
etmelidir. Ve devlet ödediği tazminatı zarar verenden ya da
verenlerden müştereken onların mal varlıklarından eğer yoksa
hapis cezası ile birlikte işbu tazminatı ödeyene kadar devletin
göstereceği bir işte çalıştırmak sureti ile ödetmelidir.
Namus aleyhine işlenen
suçlarda herşeyden evvel birinci derece yapılması gereken; sırf
istek, heves ve kişisel tatmini için kasden ve zorla bir başkasının
namusuna tecavüz eden ve tam teşebbüs sureti ile teşebbüs eden
kişinin cinsel iktidarı elinden alınmalı ve tıbben
kısırlaştırılmalıdır. Mağdur kişinin ya da küçükse
ailesinin her türlü maddi ve manevi mağduriyetini giderecek
tazminat zarar verenin mal varlığından mağdura aktarılmalı,
yeterli mal varlığı yok ise devlet bu tesbit edilecek tazminat
bedelini mağdura ya da ailesine ödemeli, ödediği bedeli ise
mağdur bu bedeli devlete ödemiş sayılana kadar hapis cezası
sırasında ve sonrasında yine devletin göstereceği bir işte
bedenen çalışarak ödemelidir.
Yeniden hülasa edersek
kişilerin can, mal ve namuslarına yapılan saldırı halinde devlet
öncelikle mağdurun mağduriyetinin giderilmesini hedeflemelidir. Ya
zarar veren kendisi mağdurun şikayetinden vazgeçmesi için gereken
girişimi yapacak, yapmaması halinde ise devlet zarar verenden bu
tesbit olunacak bedeli tahsil edecek ve mağdura aktaracaktır. Bu
hal, fiilen zarar verenin maddi durumu nedeniyle mümkün olmaması
halinde ise devlet bizzat kendisi mağdurun mağduriyetini giderecek,
hazineden gerekli ödemeyi yapacak ve zarar verenden ya da
verenlerden hapis cezasının infazı sırasında ve sonrasında
zarar verenlerin mal varlığından aynen tahsil edecektir. Bunun
mümkün olmaması halinde ise zarar verenler devletin göstereceği
bir işte çalışmak sureti ile emekleri ile bu borçlarını
ödeyene kadar sadece zaruri ihtiyaçları karşılanarak borçlarını
emekleri ile ödemelidir. Adalet sadece zarar verene devletin takdir
ettiği cezayı vermek değildir. Adalet birinci derecede mağdurun
mağduriyetini gidermektir. Ve dolayısı ile toplumun canını,
malını ve namusunu garanti altına alamayan hiç bir sistem adil,
çağdaş ya da hukuki olduğu iddiasında bulunamaz. Aslolan
toplumun öncelikle can, mal ve namus olmak üzere üç kutsalına
sahip olmak, sahip çıkmaktır. Bunu hedeflemeyen ve
gerçekleştiremeyen bir sistemin adı ne olursa olsun o sistem,
insanlara zulmeden bir sistemdir ve yaşaması ve hükmünü
sürdürmesi asla mümkün değildir. Ben kendi adıma bir saldırı
korkusu olmaksızın ülkemin her yerinde ve saatinde rahatça ve
korkusuzca yürümek istiyorum. Sabaha kadar evime hırsız girecek
korkusu olmaksızın uyuyabilmek isitiyorum. Can, mal ve namusumun
devletimin garantisi ve kefaleti altında olduğunu bilmek ve bunun
rahatlığı ve huzuru ile yaşamak istiyorum. Oysa ki bugün yapanın
yanına kar kalan bir sistem içinde yaşıyoruz. Namuslu ve
kurallara saygılı insanların adeta cezalandırıldığı bir
sistemdir bu. Vergiyi ödemeyen kar ediyor, aftan yararlanıyor,
dolayısı ile ödüllendirilmiş oluyor. Pek çok insan çalmaktan,
çırpmaktan, magandalıktan psikopatça bir zevk alıyor. Pek çok
insan hukuktan ve devletten korkmuyor. Korkan ve sinen insanlar ise
ahlak, namus ve fazilet sahibi, terbiye sahibi insanlarımızdır.
Devlet bu sistemi tez zamanda revize etmeli ve tersine çevirmelidir.
Bunun için bütün namuslu insanlara görev düşüyor. Hepimiz
sesimizi yükseltelim, yetkililere ve ilgililere ve çevremize
halimizi anlatalım ve hatta mağdur olanlarımız, mağdur
edenlerden mağduriyetlerini giderememeleri halinde devlet aleyhine
dava açarak tazminat talebinde bulunmalıdır. Unutmayalım ki
devlete ödemekte olduğumuz vergiler canımız, malımız ve
namusumuz korunsun diyedir. Gencecik evlatlarımızın kanını ve
canını devlete teslim ediyor isek bunun birinci nedeni can, mal ve
namusumuzu devlete emanet etmemizdir. Ey devlet! Vergi aldığın ve
kimlik verdiğin vatandaşlarını katillerden, hırsız ve
eşkiyadan, ırz ve namus düşmanlarından, sapıklardan koru
lutfen.