7 Aralık 2015 Pazartesi

CAN, MAL VE NAMUS MESELESİ

İnsanların ve dolayısı ile toplumun can, mal ve namusu vazgeçilemez üç kutsal olarak öne çıkmıştır. Kişilerin kendi rızaları ile canlarından vazgeçmelerine bile sistemler izin vermediği gibi intihar etmek dinen de en büyük günahlardan biridir. Ancak beşeri düzen ve sistemlerin hiç birisi toplumun can, mal ve namusuna sahip olmak ve korumak konusunda yeterli tedbirleri alabilmiş değildir.
Biz burada toplumun canı, malı ve namusu konusunda kısaca mevcut mevzuat ile olması gereken mevzuat ve alınması gereken tedbirler konusunda şahsi görüş ve düşüncelerimizi ve tekliflerimizi paylaşacağız.
Bilindiği gibi ülkemizde idam cezası da kaldırılmış olup insanların canına kast edilmesi halinde ceza kanunumuz ağır tahrikte asgari sekiz hapis cezasından ağrılaştırılmış müebbet hapis cezasına kadar cezalar uygulamaktadır. Maddi hukuka ilişkin tazminat talepleri ise hukuk mahkemelerinde ayrıca dava edilebilmektedir.
Mal aleyhine işlenen suçlarda ise uygulanan cezalar gaspa girmediği sürece fevkalade azdır.
Namus aleyhine işlenen suçlarda verilen cezalar da toplumun namus ve ahlak anlayışına göre son derece yetersiz ve caydırıcı olmaktan uzaktır. Şimdi olanı kısaca özetledikten sonra olması gerekeni ifade etmeye çalışacağız.
İnsanın vücut bütünlüğü aleyhine işlenen suçlar yaralama ve öldürme başlıkları altında özetlenebilir. Hukuk yaralama ve öldürme ve işkence tehdit ve hapsetme, ya da hakaret ve sövme gibi kabahat ve cürümlerde mağdurun şikayetçi olması ile olmaması seçeneklerine göre ceza tayinine gitmelidir. Suçluya ceza verilmesi ya da verilmemesi kamu düzeni ilgili olmakla birlikte mağdurun mağduriyetinin giderilmesi ve şikayetinden vazçmesinin sağlanması birinci derecede önemlidir. Hatta eğer mağdurun mağduriyeti gideriliyor ve şikayetinden vazgeçmesi sağlanabiliyorsa, mağdur açısından süçluya ceza verilmesi ya da verilmemesi çok ta önemli değildir. Uygulamada ise mağdurun mağduriyeti ikinci planda ve mevcut mevzuata göre ceza verilmesi birinci plandadır. Yapılması gereken mağdurun mağduriyetini gideremeyen sanığın cezasını en az birkaç kat ağırlaştırmak icap eder. Hukuk devleti, mağdurun mağduriyetinin, ya zarar veren tarafından giderilmesini temin etmeli bu mümkün olamıyorsa devlet mağduriyeti derhal gidermelidir. Devlet, mağdura ödediği tazminatı ise hapis cezası ile birlikte sanığı uygun bir işte işbu tazminat borcunu ödeyene kadar çalıştırmakla ödetmelidir.
Mal aleyhine işlenen suçlarda iki ayrı kategoride değerlendirilebilir. Bir kişi mağdurun malını ya tahrip etmekte ya da çalmakta veya dolandırma sureti ile eline geçirmektedir. Burada da devlet öncelikle mal aleyhine işlenen suçlarda sanığın ya da sanıkların verdikleri zararı gidermeleri veya hırsızlık veya dolandırıcılık yolu ile ele geçirdikleri malı iade etmelerini sağlamayı hedeflemelidir. Eğer zarar gören mağdurun mağduriyetini zarar verenden alamıyorsa, derhal işbu zararı devlet olarak tazmin etmelidir. Ve devlet ödediği tazminatı zarar verenden ya da verenlerden müştereken onların mal varlıklarından eğer yoksa hapis cezası ile birlikte işbu tazminatı ödeyene kadar devletin göstereceği bir işte çalıştırmak sureti ile ödetmelidir.
Namus aleyhine işlenen suçlarda herşeyden evvel birinci derece yapılması gereken; sırf istek, heves ve kişisel tatmini için kasden ve zorla bir başkasının namusuna tecavüz eden ve tam teşebbüs sureti ile teşebbüs eden kişinin cinsel iktidarı elinden alınmalı ve tıbben kısırlaştırılmalıdır. Mağdur kişinin ya da küçükse ailesinin her türlü maddi ve manevi mağduriyetini giderecek tazminat zarar verenin mal varlığından mağdura aktarılmalı, yeterli mal varlığı yok ise devlet bu tesbit edilecek tazminat bedelini mağdura ya da ailesine ödemeli, ödediği bedeli ise mağdur bu bedeli devlete ödemiş sayılana kadar hapis cezası sırasında ve sonrasında yine devletin göstereceği bir işte bedenen çalışarak ödemelidir.

Yeniden hülasa edersek kişilerin can, mal ve namuslarına yapılan saldırı halinde devlet öncelikle mağdurun mağduriyetinin giderilmesini hedeflemelidir. Ya zarar veren kendisi mağdurun şikayetinden vazgeçmesi için gereken girişimi yapacak, yapmaması halinde ise devlet zarar verenden bu tesbit olunacak bedeli tahsil edecek ve mağdura aktaracaktır. Bu hal, fiilen zarar verenin maddi durumu nedeniyle mümkün olmaması halinde ise devlet bizzat kendisi mağdurun mağduriyetini giderecek, hazineden gerekli ödemeyi yapacak ve zarar verenden ya da verenlerden hapis cezasının infazı sırasında ve sonrasında zarar verenlerin mal varlığından aynen tahsil edecektir. Bunun mümkün olmaması halinde ise zarar verenler devletin göstereceği bir işte çalışmak sureti ile emekleri ile bu borçlarını ödeyene kadar sadece zaruri ihtiyaçları karşılanarak borçlarını emekleri ile ödemelidir. Adalet sadece zarar verene devletin takdir ettiği cezayı vermek değildir. Adalet birinci derecede mağdurun mağduriyetini gidermektir. Ve dolayısı ile toplumun canını, malını ve namusunu garanti altına alamayan hiç bir sistem adil, çağdaş ya da hukuki olduğu iddiasında bulunamaz. Aslolan toplumun öncelikle can, mal ve namus olmak üzere üç kutsalına sahip olmak, sahip çıkmaktır. Bunu hedeflemeyen ve gerçekleştiremeyen bir sistemin adı ne olursa olsun o sistem, insanlara zulmeden bir sistemdir ve yaşaması ve hükmünü sürdürmesi asla mümkün değildir. Ben kendi adıma bir saldırı korkusu olmaksızın ülkemin her yerinde ve saatinde rahatça ve korkusuzca yürümek istiyorum. Sabaha kadar evime hırsız girecek korkusu olmaksızın uyuyabilmek isitiyorum. Can, mal ve namusumun devletimin garantisi ve kefaleti altında olduğunu bilmek ve bunun rahatlığı ve huzuru ile yaşamak istiyorum. Oysa ki bugün yapanın yanına kar kalan bir sistem içinde yaşıyoruz. Namuslu ve kurallara saygılı insanların adeta cezalandırıldığı bir sistemdir bu. Vergiyi ödemeyen kar ediyor, aftan yararlanıyor, dolayısı ile ödüllendirilmiş oluyor. Pek çok insan çalmaktan, çırpmaktan, magandalıktan psikopatça bir zevk alıyor. Pek çok insan hukuktan ve devletten korkmuyor. Korkan ve sinen insanlar ise ahlak, namus ve fazilet sahibi, terbiye sahibi insanlarımızdır. Devlet bu sistemi tez zamanda revize etmeli ve tersine çevirmelidir. Bunun için bütün namuslu insanlara görev düşüyor. Hepimiz sesimizi yükseltelim, yetkililere ve ilgililere ve çevremize halimizi anlatalım ve hatta mağdur olanlarımız, mağdur edenlerden mağduriyetlerini giderememeleri halinde devlet aleyhine dava açarak tazminat talebinde bulunmalıdır. Unutmayalım ki devlete ödemekte olduğumuz vergiler canımız, malımız ve namusumuz korunsun diyedir. Gencecik evlatlarımızın kanını ve canını devlete teslim ediyor isek bunun birinci nedeni can, mal ve namusumuzu devlete emanet etmemizdir. Ey devlet! Vergi aldığın ve kimlik verdiğin vatandaşlarını katillerden, hırsız ve eşkiyadan, ırz ve namus düşmanlarından, sapıklardan koru lutfen.