Bizim kadar bozguncu, bizim kadar
geçmişine düşman, bizim kadar ecdadına düşman ve bizim kadar merhametsiz başka
bir toplum düşünemiyorum. Bizim tarihimizde ne Kızılderili soykırımı, ne Stalin
veya Hitler zulmü, ne ortaçağ kilise yobazlığı, cadı avı, ne köle ticareti veya türlü sömürgeler tarihi
yok. Veya benzeri bir yüz karamız yok. Tam tersine Semerkant’tan, Buhara’dan,
Bağdat’tan ve Endülüs’ten vahşi batıya
ve bütün dünyaya saçılan bir medeniyet ışığının çocuklarıyız. Hal böyle iken
utanmadan, sıkılmadan ve düşünmeden
yaptığımız yanlışları kısaca sıralayalım.
İslam
tarihindeki bazı olayları bilerek bilmeyerek çarpıtıyor veya o insanları
haddimiz ve hakkımız olmayarak yargılıyoruz ve suçluyoruz. Ve bazı zatların ola
ki haksız ve yanlış iş ve icraatlarını şanlı tarihimize ve dinimize fatura
ediveriyoruz. Ve bunlara dayanarak yanlış hükümler çıkarıyoruz. Tarihimizdeki ve
geçmişimizdeki iftihar edeceğimiz kişi ve olayları ise tamamen görmezden geliyoruz.
İçi boş bazı
söylemlerle dini hükümler veriyor ve yine ecdadımızı suçluyoruz. Mesela Yavuz
Sultan Selim gibi bir cihan sultanını Maturidilikten uzaklaştı Eşariliği
yüceltti, alevileri katletti gibi iddialarla suçluyor, karalıyoruz. Maturidilik
nedir, Eşarilik nedir sorusuna birer cümle ile cevap veremeyecek cahiller
yapıyor bunu özellikle. Maturidilikten Eşariliğe geçildi de ne oldu ne değişti
sorusunun cevabını veremeyecek kadar cahiller yapıyor.
Osmanlının üç
kıtadaki adil ve eşi bulunmaz hakimiyetini, Türk milletini öne çıkarmadı, harem
sefası ve kardeş katli ve başkaca suçlamalarla aşağılıyoruz.
Millet ve
ümmet birliğini ve insana olan insani yaklaşımımızı Arap düşmanlığı başta olmak
üzere aslı esası olmayan bahanelerle dejenere ediyoruz.
Ziya Gökalp
dahi Türk milletindenim, İslam ümmetindenim diyebilirken Batı medeniyetindenim
diyerek batıyı, cehaletin, zulmün, sömürünün ve barbarlığın merkezi olduğu aşikar
iken yegane medeniyet merkezi olarak kabul etmesi karşısında bugünkü sözümona
milliyetçi ulusalcı kesimler dahi Ziya Gökalp’in Türk Milletindenim ve batı
medeniyetindenim söylemini kabul ediyor ancak İslam ümmetindenim söylemini
reddediyorlar.
Sanki her biri
Osmanlı torunu ve hayranı imiş, sanki cumhuriyeti kuran irade Osmanlıyı tamamen
tasfiye etmemiş gibi, sanki Osmanlıyı bizzat alnından vurmamış gibi, sanki
Osmanlı coğrafyasını İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan sırtlanlar gibi
yağmalamamış gibi iş ümmete karşı olmaya
gelince bizim olan bizden olan insanlarımız yüz yıldır sövdükleri Osmanlıyı
arkadan vurdu diye göğüslerini gere gere Arapların şahsında ümmet düşmanlığı yapıyor
ve ettiklerini buluyor diye Filistine karşı
İsrail yanlısı bir duruş
gösterebiliyorlar. Asıl düşmanın ise İngiliz, Fransız, İtalyan, yunan, bütünü
ile haçlı-Avrupa olduğu onlarca yıldır gizleniyor, üstü örtülüyor ve düşman Yahudi-hıristiyan
cephesinde değil de ümmet içinde aranıyor ve ümmet içinde gösteriliyor.
Kısaca hülasa
ettiğimiz gibi artık aklımızı başımıza alma zamanımız gelmiştir. Türk olmakla
şeref duyuyoruz. Türklüğü ile gurur duyan bütün Türkler bizim soydaşımız
kardeşimizdir. İslamla şereflenmiş bütün Müslümanlar aynı ümmete mensup olmakla
bizim kardeşimizdir. Türk ve İslam olmayan bütün insanlık alemi de Müslüman
Türk’e Allah’ın emanetidir. Geçmişte atalarımız da son Osmanlıya kadar dünyaya
böyle bakmıştır. Adaletle hükmetmiş, zulüm ve sömürüye karşı olmuş, din ve ırk
ayırımı yapmaksızın eşitlikten ve adaletten vazgeçmemiş, bin yıldır dünya
tarihindeki yerini şerefle almıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti Osmanlı’dan
gelen miras ve misyonu sürdürmeye devam edecektir. Cumhuriyetin ilk yüz yılı
Osmanlının 2.fetret dönemi olarak tarihteki yerini alacak ve devletimiz Devleti
Aliyye-i Türkiye olarak tarih yazmaya ve hükmetmeye devam edecektir. Ne mutlu
bu şuurla yaşayan ve bu şuurla ölenlere.