İnsanoğlu geçmişten
bugüne dünyevi manada en büyük olmak gibi bir istek sahibidir. Bu
istek öylesine güçlüdür ki başkalarının hak ve hukukuna
tecavüz etmek pahasına, en büyük olmak için elinden
gelen her çabayı gösterir. Bunu yaparken zamanın en büyüğü
karşısında ise sinsi bir teslimiyet ve korku içindedir.
Tarihten günümüze
insanlar değişik alanlarda en büyük olmak için türlü oyunlar
ve mücadeleler içine girmiştir. İlk büyüklük taslayan gurur
abidesi şeytandır. Ben ateşten yaratıldım, balçıktan
yaratılmış Adem'den daha büyüğüm demiş ve asilerin ve
günahkarların en büyüğü olarak kıyamete kadar büyüklüğünü
de sürdürmektedir. Demek ki en büyük olmak tek başına
yetmiyormuş. Şeytan da kendi alanında en büyüktür ve hatta
sahip olduğu ilim ile de çok büyük ve güçlüdür ama sonuçta
bütün insanlık aleminin nefret ve düşmanlığını kazanmış
bir imaj sahibidir.
Etrafımıza bir
bakalım, iş adamları, şirket ve işletme sahipleri, türlü
alanlarda faaliyet gösteren insanlar hayatları pahasına en büyük
olabilme derdindedir. Bu yolda rakiplerine ve ulaşabildikleri her
türlü güce sahip ve hakim olabilmek için türlü planlar kurmakta
ve hatta devlete dahi sahip olabilmek için işlerine gelen güçlerle
ve devletlerle işbirliği yapmaktan da çekinmemektedir. Oysa ki
devlet toplumun ortak mülkü ve gücüdür ve toplumun bütününe
hitap eden ve elbette hükmeden bir güç merkezidir.
Hal böyle ilen
insanoğlunun üzerinde bir an olsun düşünmeden ve tefekkür
etmeden büyük olma, en büyük olma isteğinin ne kadar anlamsız
ve beyhude olduğunu anlamamasını aklı selim bir insanın
anlaması mümkün değil. Nedendir bu büyük olma, en büyük olma
isteği. Düşünmeden tefekkür etmeden, sorgulamadan kayıtsız ve
şartsız en büyük olmak istiyoruz. Ve hiç beklemediğimiz bir
anda dünyanın en küçük varlığına bir mikrobuna yenilip toprak
olup gitmiyor muyuz?
Dünyanın en büyük
boksörü vardı, Casius Clay. “dünyada benden büyük yok”
dedi. Gerçekten ondan büyük boksör yoktu. Dünya şampiyonu idi,
yenilmez idi ama bu sözü söyledikten sonra ondan büyük biri
ortaya çıktı ve onu yendi. Sonra insanoğlunun büyüklük
taslamasının ne kadar boş ve anlamsız olduğunu müslüman olup
Muhammed Ali adını aldıktan sonra öğrendi ve Allah ona yeniden
dünya şampiyonluğunu nasip etti.
Bu kavga ve hengamede
ise bir kısım insanlar dünyevi bir gücün önünde diz çöker ve
o güce teslim olurlar. O güçten korkarlar. Büyüklük
iddiasındaki insanlar ya da kurumlar ya da devletler önünde
teslimiyet gösterirler. Korku ile eğilirler. Tabulaştırılmış
bazı fikir akımları ise o tabunun arkasına dayanmış bir gurup
insan tarafından idare edilir ve o tabunun gücü o gurup tarafından
kullanılır. Mesela eski Sovyetler Birliğinde bir avuç komunist
partili dünyanın nerede ise bir yarısının kaderini sol marksist
komünist harekette odaklanan güç ile elinde tutuyordu. Bugün
ülkemizde de gidip Anıtkabirde müslümanca el açıp Fatiha okumak
yerine diz kırıp tapınma seremonileri yapanlar oluşturulmuş
kemalizm arkasındaki güçler tarafından kullanılmaya hazır birer
mankurtlardır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri korkular ülkesi
olmuşuz. Amerika'dan korkmuşuz, Rusya'dan korkmuşuz, batıdan
korkmuşuz, doğudan korkmuşuz, şeriattan, komünizmden kormuşuz.
Korka korka bugünlere gelmişiz.
Herkesin bildiği ancak
gönülden kabul ve tasdik edemediği bir gerçeği burada tekrar
etmek istiyorum. En büyük olma iddiasındaki her türlü beşerin
bir ömrü vardır ve o vakit saat geldiğinde bir hiç olmaya yok
olmaya mecbur ve mahkumdur. İnsanlar, hayvanlar, her türlü
canlılar, binalar, şehirler ve devletler. Hepsinin bir ömrü
vardır. Yaradanın verdiği ömür bittiğinde ya canlılıkları
sona erecek ya da bir deprem ya da sel gelip alıp götürecektir.
Dolayısı ile ne Amerika'dan ne Rusya'dan, ne falandan ne filandan
korkmak bu millete de, Allaha iman etmiş bir müslümana da
yakışmaz. Allah'tan değil de bir kişi ya da devletten daha çok
korkmak şirktir, küfürdür ve ayrıca aptalca bir tavırdır.
Korkunun ecele faydası yoktur. Orta Asya'dan at üstünde Avrupa
içlerine kadar gelen göçebe ecdadımız eğer o günün büyükleri
Çin'den Moğol'dan, Pers'ten, hıristiyan Roma ve Haçlı'dan
korksalardı ve en büyük güce Allah'a teslim olmasalardı eğer
bugünlere gelebilmek asla mümkün değildi.
En sözü ile başlayan
olumlu ekler elbette güzeldir. Ama büyüklük dışında da enler
vardır. En büyük olma hedefi insanoğlunu büyüten değil manada
küçülten bir hedeftir. İnanan ve Allah'a iman eden bir insan
mesleğinde en iyi olmayı hedeflemelidir. Bunun yanında yaşı
itibarı ile en iyi evlat, en iyi kardeş, en iyi arkadaş, en iyi
dost-sevgili ve eş, en iyi öğrenci, en iyi öğretmen, en iyi anne
veya baba, en iyi komşu, en iyi vatandaş, en iyi asker, en iyi
yoldaş, en iyi insan olmaktan daha iyi ne olabilir. Bu
saydıklarımızı hedefleyen insana Allah dünyada ve ahirette
gerçek güç, iktidar ve büyüklüğü mutlaka nasip edecektir.
İnanacak ve bileceğiz ve en zor günümüzde dahi diyeceğiz ki:
“Allah var, gam yok”