ALLAH'IN KİTABINDAN
İMAN
Allah’a iman edin. Allah birdir, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Yalnız Allah’a kulluk ve ibadet edin. Allah’ı çok anın ve O’na yaklaşmaya vesile arayın. Allah’a dua edin. Allah’tan af dileyin. Tövbe edin. Okuyup araştırın, inceleyin. Allah’ın size indirdiği kitaba uyun. İlahi kitaplara inanın. Peygamberlere inanın. Ahiret gününe inanın. Meleklere inanın.
İBADET
Namaz kılın. Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Zekat ve sadaka verin. Oruç tutun. Hacca gidin. İbadetlerde gönülden ve titiz olun.
MUAMELAT
Dosdoğru yol üzerinde olun. İyi ve güzel olana özendirin. Kötü ve çirkin olandan sakındırın. Allah yolunda ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul ve çaresizler ve yolda kalanlara infak edin. Allah yolunda mücadele edin. Daima şükredin. Helal ve temiz rızıklardan yiyin. Barışı esas alın. Adaletli olun. Ahlaklı ve faziletli olun. Aklınızı işletin ve kullanın. İhlaslı olun. Güvenilir olun. Fedakar olun. Çalışkan olun. Yalan ve hileden uzak durun. Hayırlı işlerde yarışın. Güzel söz konuşun. Güleryüzlü olun. Selam verin, selam alın. Affedin. Allah’a tevekkül edin. Sözünüze sadık olun. Yetimi, öksüzü, ihtiyaç sahibini gözetin. Darlık anında dahi mallarınızı hayır yolunda harcayın. Sevdiğiniz şeylerden verin. İnananlar arasında barışı sağlayın. Hayırlı işlerde yardımlaşın. Öğüt verip hatırlatın. Yönetimde şurayı esas alın. Emanetleri ehil kişilere verin. Allah’ın yoluna davet edin. İnananlarla birlikte olun. Kötülüğü en güzel tavırla uzaklaştırın. Ölçü ve tartıda dürüst olun. Anne ve babaya çok iyi davranın. Vadeli borçları yazın, kayıt altına alın. Kur’an okunduğunda onu dinleyin. Temiz ve güzel giyinin.
YASAKLAR
Haksız yere cana kıymayın. Zina etmeyin. Haram yemeyin. Gıybet etmeyin. İnsanlar aleyhine söz taşımayın. Şahitlikten kaçınmayın, yalan yere şahitlik yapmayın. Çirkin işlerden, fenalık ve azgınlıktan uzak durun. Lüzumsuz söz ve davranışlardan uzak durun. Yaptığınız iyilikleri başa kakmayın. Öfkelenmeyin. Kibirlenmeyin. Şeytandan korkmayın. Yalan söylemeyin. İnsanlar ile alay etmeyin ve onlara lakaplar takmayın. İnsanların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin. Kendinizi temize çıkarmayın. Hırsızlık yapmayın. Emanetlere hıyanet etmeyin. İsraf etmeyin. Faiz yemeyin. Başarısızlıkta üzülmeyin, başarıda büyüklenmeyin. Boş yere yemin etmeyin. Yeryüzünde fesat çıkarmayın. Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Hakkında bilginiz olmayan şeyin ardına düşmeyin. Zalimlere eğilim göstermeyin. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Dinde fırkalara ayrılmayın. Allah’ın haram etmediği şeyleri haramlaştırmayın. Müşrik kadın ve erkeklerle evlenmeyin. Adet dönemindeki eşleriniz ile cinsel ilişkiye girmeyin. Dinde baskı ve zorlama yapmayın. Allah’a ve elçisine ihanet etmeyin. İnkara sapanları gönül dostu edinmeyin. Kendi canlarınıza kıymayın. Başkalarının sahip olduğu nimetlere göz dikmeyin. Allah’ın ayetleri ile alay edilen yerlerde durmayın. Sarhoş ve cünüpken namaz kılmayın. Leş, kan ve domuz eti yemeyin. Uyuşturucu ve içkiden uzak durun, kumar oynamayın. Allah’ın yasak ettiği kadınlar ile evlenmeyin. Bilgisizlerin yolunu izlemeyin. Mallarınızı ve çocuklarınızı Allah’ın önüne geçirmeyin. Yapmayacağınız şeyleri söylemeyin. Kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. İnsanların evlerine habersiz ve selam vermeden girmeyin. Size selam verene sen mümin değilsin demeyin. Gevşemeyin, tasalanmayın. Kendi elleriniz ile kendinizi tehlikeye atmayın. Yarın ben bunu kesinlikle yapacağım demeyin. İnşallah deyin. Kitap ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Allah’a dininizi öğretmeye kalkmayın. Çirkin iş ve edepsizliği yaymayın. Allah’a nankörlük etmeyin. Allah’a iftira etmeyin. Şeytana kulluk etmeyin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Allah’ın sınırlarını aşmayın.
PEYGAMBERİN HAYATINDAN
O, Allah vergisi bir
ahlâka sahipti, olgun ve itidal sahibiydi, tevazu ve müsamahasını kimseden
esirgemezdi, hep sade ve basit yaşamayı tercih ederdi, kibir ve gururdan daima
kaçmıştı, Beytülmalın ve ganimetin en bol olduğu zamanda bile kuru bir hasır üstünde
yatmayı tercih edecek kadar engin, mütevazi, kanaatkâr ve diğergamdı, bir
defasında sahabelerinin yanına geldiğinde hepsi ayağa kalkınca “Acemlerin
birbirlerini tazim ederek ayağa kalktıkları gibi siz de benim için ayağa
kalkmayın, çünkü ben, her kulun yediği gibi yiyen, oturduğu gibi oturan bir
kulum” demişti, Mekke’nin fethinde şehre girerken devesinin üzerinde öylesine
eğilmişti ki tevazuundan sakalının uçları devenin semerine değmekte idi, o
haldeyken bile “Allah’ım beni riyadan koru” diye dua ediyordu,elini öpmek
isteyenleri de hoş karşılamazdı, bir keresinde de sıcak bir havada başının
üstüne gölgelik yapmalarına mani olmuştu, kendisine mescitte ayrı bir gölgelik
yer ve çardak yapılmasını isteyenlere de karşı çıkmış, “Allah’ın ruhumu teslim
alacağı vakte kadar ben sahabilerimin ökçeme basmalarına da hırkamı
çekiştirmelerine de katlanacağım” buyurmuştu, muhtaçlara yardım eder, zayıf,
fakir ve kimsesizleri korur, tatlı sözlü ve güleryüzlü davranırdı, bir
keresinde “Ey Ayşe, yarım ölçek hurma da olsa fakiri boş çevirme, fakirleri
sev, onlara yakın ol ki kıyamet gününde Allah ta sana yakın olsun” buyurmuştu,
çocukları ise ayrı bir sevgi ve şefkatle sevmiştir, bir çocuk gördüğünde
mübarek yüzünü neşe ve sevinç kaplardı, çocuklara şefkatinde bir ayırım gözetmezdi,
“merhamet etmeyene merhamet olunmaz, boğazlanacak hayvana bile olsa merhamet
edene kıyamet gününde Allah rahmet eder” buyurmuştur, yetim çocukları ise ayrıca çok sever ve
şefkat gösterirdi, kölelere de çok şefkat ve merhamet gösterirdi, en son sözü
“namaza dikkat edin namaza” ve “elinizin altında bulunan kölelerinize eziyet
etme hususunda Allah’tan korkun” olmuştur, kadınlara iyilik yapmanın, onlara
şefkatli davranmanın imanın bir alâmeti olduğunu söylemiş, “kim Allah’a ve
ahiret gününe iman etmişse komşusuna eziyet etmesin, kadınlara da hayrı tavsiye
ediniz” demiştir, aşırılığa asla kaçmadan orta yolu, doğru yolu bulurdu, O her
yönüyle mükemmel bir aile reisi, merhametli bir koca, şefkatli bir baba
olmuştur,”sizin en hayırlınız kadınlarına karşı hayırlı olandır” buyurmuştur, O
nezaketini kimseden esirgemez, herkese eşit muamele eder, hoş ve tatlı
davranırdı, kendisine bir şey soranı can kulağıyla dinler, soruyu soran
yanından ayrılmadıkça onu terk etmezdi, güler yüzlü güzel huyluydu, kimseyle çekişmez,
bağırıp çağırmaz, kimseyi ayıplamazdı, cimri değildi, hoşlanmadığı şeylere de
göz yumardı, kendisinden bir şey umanı ümitsizliğe düşürmezdi, son derece vakur
ve izzet sahibiydi, ciddiyete zarar verecek hareketlerde bulunmazdı, dedikodu
yapmazdı, oturuşu da gayet vakarlı idi, oturduğu zaman cübbesiyle ayaklarını ve
dizlerini örter, elleriyle kendine çeki düzen verirdi, başkalarını rahatsız
edecek veya iğrendirecek hiçbir hareket yapmazdı, çoğunlukla bağdaş kurarak
veya diz üstü otururdu, sağa sola yayılmaz, önünde oturan kimseye katiyen
ayaklarını uzatmazdı, yürürken bakışlarını sağa sola çevirmez, karşıya bakarak
sert fakat mütevazi adımlarla yürürdü, halinde sükut yani sessizlik hakimdi,
sükutu çok severdi, daima susması konuşmasından uzun sürerdi, ihtiyaç dışında
konuşmaz, az ve öz konuşurdu, boş ve lüzumsuz söz söylemez, konuşurken ne fazla
ne de eksik söz kullanırdı, ferahladığı zaman gözlerini yumardı, sesli gülmez,
kahkaha atmazdı, en fazla gülmesi tebessümdü, söylenenlere karşı tahammül ve
sabır göstermek için susardı, başkalarının hoşuna giden bir hareketini görürse
takdir için ve tefekkür için susardı, bir keresinde “cihat, oruç ve zekâttan
sonra en hayırlı ibadet susmak, konuşunca da hayır konuşmaktır” buyurmuştur,
bir soru üzerine de “insanları cehenneme yüzüstü düşürecek olan şey dillerinden
başkası değildir, kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır söylesin ya
da sussun, hayır konuşun, faydalanın, kötü konuşmayın ki selamette olasınız”
buyurmuştur, karşılaştığı kimseye önce kendisi selam verirdi, ziyarete gelene
ikramda bulunur, oturmaları için çok kere hırkasını sererdi, bazan da altındaki
minderini verir, kendisi kuru yere otururdu,
adalet ve insaftan
asla ayrılmaz, adalet
hususunda din farkı gözetmezdi, O ticarette de adalet, insaf, hak ve
hukuktan asla ayrılmadı, yalan, hile, aldatma
gibi çirkinliklerden daima
uzak kaldı, bir keresinde alacağını kaba bir biçimde tahsile gelen
birine karşı hiddetlenen ashabına “susun, bırakınız, çünkü kişi borcunu
ödeyinceye kadar, alacaklının onun
üzerinde bir nüfuzu vardır, hak
sahibi hakkını isteme selahiyetine sahiptir” diyerek susturmuş,
pazardaki malın kötüsünü altına gizleyen bir tüccara
da “müslümanlar arasında
aldatma olmaz, bizi
aldatan bizden değildir”
demiştir, bir başka zaman “müslüman müslümanın kardeşidir,/
kusurlu bir malı din kardeşine satan hiçbir müslümana bu satışı helâl olmaz, meğer
satarken malın ayıbını
ona açıklaya” buyurdu,
herkese iyilik ve
yardımda bulunurdu, fakat akrabalarına daha fazla iyilik ve
ihsanda bulunmağa çalışırdı, yakın uzak bütün akrabalarını gözetir, haklarını
korurdu, misafiri hiç eksik olmazdı, evde ne var ne yok misafirlere ikram eder,
kendileri ve ev halkı pek çok geceyi aç geçirirdi, misafir kabul etmekte de din
ayrımı gözetmezdi, Peygamberliğinden
evvel de komşuluk hakkını en çok gözetendi, doğru sözlülükte en başta gelirdi,
eminlik ve güvenilirlikte en büyük, kötü huylardan en uzak olan bir kişiydi,
yumuşak kalpli ve merhametliydi, gününün büyük kısmını ibadet ve zikirle
geçirirdi, dava arkadaşlarını gözü gibi korur, onlara daima şefkat ve samimiyet
gösterirdi, şahsına yapılan kötülüğü affederdi, kin tutmazdı, bütün
düşmanlarını, tövbe etmeleri, imana gelmeleri üzerine affetmiş, bağışlamıştır,
amcası Hz.Hamza’yı şehid edenleri bile affetmişti, kendi şahsına ait bir
meselede ve dünya işlerinde kimseye kızmaz ve intikam düşünmezdi, kimsenin
gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi, fakat bir hak çiğnendiği zaman öyle
kızardı ki öfke ve gazabını kimse önleyemezdi, iki şeyden birini tercih edeceği
zaman kolay olanı tercih ederdi, günah bir şeyden ise kaçardı, faydasız boş
şeylerle uğraşmazdı, kimseyi ne yüzüne ne arkasından ayıplamazdı, kimsenin ayıp
ve kusurunu araştırmazdı, kötü söz söylemez, konuşurken sözlerini uzatmaz, sözü
ayıra ayıra, tane tane söylerdi, O konuşurken meclisinde bulunanlar O’nu sessiz
ve hareketsiz dinlerlerdi, O’nun yanında asla tartışmaz ve çekişmezlerdi,
birisi konuşurken öbürleri susar, konuşması bitinceye kadar beklerdi, huzurunda
dünya işlerinden bahsolunsa O da dünya işlerinden, ahiret işinden bahsedilirse
O da ahiret meselelerinden bahseder,
yemeğe dair konuşulsa O da yemeğe dair konuşurdu, meclisinde bulunanlardan
birisi bir şeye gülerse O da güler, bir şeye hayret ederse O da hayret ederdi,
hakka tecavüz etmedikçe kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz eden olursa
sözünü keser veya meclisten kalkar giderdi,birisi elini musafaha için tutsa o
kimse elini bırakmadıkça O da bırakmazdı, bir iş yapılacağı zaman mutlaka bir
kısmını da O yapar, asla bir kenarda işin yapılmasını beklemez ve seyretmezdi,
zaman zaman ev işlerinde hanımlarına yardımcı olur, elbisesini yamar,
ayakkabısının yırtığını kendisi dikerdi, kendi hizmetini kendi görür, ev
süpürür, deveyi bağlar, yemini verir, koyun sağardı, yiyeceklerini çarşıdan
kendisi alırdı, kendi eşyalarını kendi taşırdı, hizmetçisiyle beraber oturup
yemek yer, onunla beraber hamur yoğururdu, insanların en halimi ve yumuşak
huylusuydu, bir seferinde Hz.Ayşe’ye; “Ey Ayşe, yumuşak davran, zira yumuşaklık
bir şeyde bulunursa onu süsler, bir şeyden çıkarsa onu çirkinleştirir” demişti,
bir keresinde de “asıl pehlivan öfke anında kendisine hakim olabilen, kendini
tutabilendir” buyurmuştu, öyle bir hayâ ve edep sahibiydi ki kimseye
hoşlanmadığı biçimde hitap etmezdi, “Allah’tan hakkıyla hayâ etmek; başı ve
başın taşıdığı uzuvları, karnı ve içine doldurduğu uzuvları haramdan korumak,
ölümü ve toprak altında çürümeyi hatırda tutmaktır, ahireti isteyen kişi de
dünyanın ziynetini bırakır, işte kim böyle yaparsa Allah’tan gerçek manada hayâ
etmiş olur” buyurmuştu, O’nun hayâsı başkalarının kusur ve ayıplarını
hatırlatmaya ve söylemeye meydan vermezdi, hoş olmayan bir hali görünce “neden
falan kimse böyle diyor, böyle yapıyor” demez, umumi manâda “niçin böyle yapıyorlar”
veya “diyorlar” şeklinde konuşurdu, hayâsının fazlalığından dolayı hiç kimsenin
yüzüne dik ve sabit bir şekilde bakıp kalmazdı, O’nun kadar merhametli, ince
ruhlu ve müşfik bir insan yeryüzüne gelmemiştir, ahdine bağlı kalan, yaptığı
anlaşmaya sadakat gösteren en büyük insandır O, bu hususta dost, düşman ,
müslüman kafir ayırımı da asla gözetmemiş, ne pahasına olursa olsun ahdini
bozmamıştır, “ahde vefa imandandır” buyurmuştur, kul hakkından çok korkardı,
Veda Hutbesi’nde “kimin hakkı var ise
gelsin alsın, kimin sırtına vurmuş isem gelsin vursun” buyurmuştu, O insanların
en cesuru, en yüreklisi, en kahraman ve yiğidi idi, ayrıca hem sabır kahramanı,
hem de şükür deryasıydı, her çeşit musibete uğradığı halde sabretmiş, tevekkül
etmiş, her iyilik ve nimete de şükretmiştir, çok ağır hastalıklara
yakalandığında bile şükretti, O Sultanlar Sultanı idi, O şüphesiz
yaradılmışların en ulusu, Allah’ın en sevgilisi idi, ancak O, bir kul olduğunu,
bir fani olduğunu asla unutmadı, Allah’ın en sevgili kulu olduğunu bildiği
halde kendisi için ne Allah’tan ne kuldan hiçbir ayrıcalık ve dünya nimeti
istemediği gibi onca cefa ve sıkıntıya karşı sabretti, şükretti, tevekkül etti, O sadece ahiret
nimeti istedi ve “bize ahiret nimeti yeter” buyurdu.