14 Eylül 2020 Pazartesi

TÜRK AİLESİ VE GELECEĞİMİZ

               Aile toplumun temeli diyordu anayasamız. Ancak aile kurumu günden güne çürüyen, zayıflayan ve yok olmaya doğru giden bir kurum haline geldi. Dolayısı ile eğer millet olarak var olmak ve varlığımızı sürdürmek istiyorsak tez zamanda aileyi koruyucu ve aile bağlarını güçlendirici tedbirler almak zorundayız.

                Aileyi korumak ve güçlendirmek anayasa gereği devletin görevidir. Ancak devlet dahi bu konuda aciz kalmış, aciz kalmanın ötesinde İstanbul sözleşmesi ve ona bağlı 6284 sayılı kanunla cinsiyet eşitliği gibi bir kavram getirmiş, aileyi daha da içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklemiştir.

                Nikahsız birliktelikler prim yapmış, tepki görmemiş, zina uzunca bir süredir suç olmaktan çıkarılmış, eşlerin ihaneti meşru hale getirilmiş, sosyal medya ve dizi filmler ve medyada yer alan ünlüler nikahsız birlikteliklerini alenen paylaşmakla nikahsız ve ahlaksız hayatlar meşru hale getirilmiştir.

                Boşanmalar her geçen gün daha da artmakta, nikahsız birliktelikler meşru olarak yaygınlaşmakta, sahipsiz çocuklar, aile terbiyesinden yoksun çocuklar ortada kalmakta, keza sahipsiz kocasız kadınlar ve karısız erkekler çoğalmakta bunun yanında LGBT İ gibi bir sapkınlık her geçen gün daha fazla toplum hayatında yer almakta ve kadın kadına erkek erkeğe luti ve sapkın hayatlar her yanımızı sarmaktadır. Bu çerçevede devletimizin aşağıdaki tedbirleri ve belki daha da fazlasını acilen alması ve Türk ailesini yeniden kutsal ve önemli yerine oturtması milli bir görev haline gelmiştir:

                1-İstanbul sözleşmesinden derhal çıkılmalı ve 6284 sayılı kanun revize edilmelidir.

                2-Eskiden olduğu gibi kanuna “ailenin reisi kocadır, evlenen kadın isterse kendi soyadı ile birlikte mutlaka eşinin soyadını taşımak zorundadır” maddesi eklenmelidir. Düşünün ki toplumda müdürsüz, amirsiz bir daire, sınıf öğretmeni ve sınıf başkanı olmayan bir sınıf, muhtarsız bir mahalle, kaymakamsız veya valisiz bir belde, komutansız bir askeri birlik, başkansız bir devlet asla yokken komutansız bir aile ile bu toplumun bir yere varması mümkün değildir.

                3-Anne ve babanın çocuklarıyla ilgili eski kanunda var olan tedip hakkı elinden alınamaz. Keza özellikle ilk öğretimin ilk aşamasında öğretmenlerin dahi tedip hakları ellerinden alınamaz. Aksi halde çocuklarımız korkusuz, pervasız ve eğitimsiz bir yaban ordusu haline gelecektir.

                4-Sadece aile içinde kadın değil toplumun her kesiminde birbirine kasten şiddet uygulayanlar caydırıcı bir şiddetle cezalandırılmalıdır. Ancak toplumda sadece kadının veya bazı hayvanların şiddet konusunda öne çıkarılması asla doğru değildir.

                5-Toplumda nikahsız birliktelikleri ve her türlü toplumsal olağan hayat ve haber haline getiren her türlü yayın ve haber yasaklanmalıdır. İbadet te kabahat te gizlidir denir ancak her türlü kabahatler tv lerde ana haber bültenlerinin en önemli haberleri arasına girmiştir. Bu tip haberle toplumun psikolojisini ve ahlakını bozmaktadır. TV ler ve sosyal medya ve NETFLİX gibi özel dizi paketi kanalları kontrol altına alınmalıdır.

                6-Evlilik teşvik edilmelidir. Onlarca yıldır devlet “aile planlaması” adı altında çocuk yapmanın önünü almış, bedava danışmanlık ve muhtelif ilaç ve donanım temin etmekle milletimizin çoğalması devlet eliyle engellenmiştir. Şimdi ise devlet tersine bir uygulama ile bütün gücü ile danışmanları ve aile rehberlerini seferber ederek Türk ailesinin daha sağlam bir temele oturtulması ve azalan nüfusun artırılması için her türlü eğitimin önü açılmalıdır. Aksi halde;

                A-Gençlerimiz evlilikten korkmakta ve kaçmaktadır.

           B-Aileler çocuk sahibi olmaktan korkmakta ve kaçmaktadır.

                C->Nikahsız birliktelikler nedeniyle birlikte yaşayan çiftler zaten çocuk yapmamaktadır.

                D-Evliliklerde huzur ve istikrar kalmadığından boşanmalar her geçen gün artmakta ve sahipsiz kadınlar ve çocuklar ve yuvasız kadınlar ve serserileşmiş erkekler her yanımızı sarmaktadır.

Kısaca açıklanan nedenlerle devlet her alanda eğitimi ve ehliyet ve sertifikayı ve diplomayı öne çıkarırken aile gibi çok çok önemli, toplumun ve milletin temel yapı taşını, eğitimsiz, karı koca olmanın aile olmanın ne demek olduğunu bilmeyen cahil ve eğitimsiz kişilerin eline ve insafına bırakmıştır. Aile ve akrabalık bağları zayıflamış, huzuru huzurevlerinde arayan, hısım ve akrabalarından uzak yalnız ve mutsuz yaşlılarımız biçare halde ölümü beklemektedir. Devlet eğitim kurumlarında çok eskiden olduğu gibi yurttaşlık bilgisi dersleri yerine aile ve vatandaşlık dersleri koymalı, evlenmek için müracaat eden karı koca adayları ise birlikte ve ayrı ayrı belki onbeş gün ve 20-30 saat gibi bir süre ile “ailede karı koca sorumluluğu ve hakları ile iyi geçinmenin yolları” konusunda eğitime tabi tutulmalı ve katılma sertifikaları evlenme dosyalarına eklenmelidir. Ancak bu eğitimler konusunda uzman psikolog, din adamları ve hukukçular ve aile danışma uzmanları tarafından verilmelidir.

Acilen yukarıda anlatılan konularda tedbirler alınmaz ise küresel bir saldırı altında bulunan Müslüman Türk Milletinin boynuna eski zincirleri kırma sürecindeyken yeni zincirler geçirilecektir. Devletimizin her alanda milli ve manevi varlığımızı ve değerlerimizi korumak için çok radikal tedbirler alması milletimizin geleceği için hayati bir zarurettir.