Aile toplumun temeli diyordu anayasamız. Ancak aile kurumu günden güne çürüyen, zayıflayan ve yok olmaya doğru giden bir kurum haline geldi. Dolayısı ile eğer millet olarak var olmak ve varlığımızı sürdürmek istiyorsak tez zamanda aileyi koruyucu ve aile bağlarını güçlendirici tedbirler almak zorundayız.
Aileyi korumak ve güçlendirmek
anayasa gereği devletin görevidir. Ancak devlet dahi bu konuda aciz kalmış,
aciz kalmanın ötesinde İstanbul sözleşmesi ve ona bağlı 6284 sayılı kanunla
cinsiyet eşitliği gibi bir kavram getirmiş, aileyi daha da içinden çıkılmaz bir
kaosa sürüklemiştir.
Nikahsız birliktelikler prim
yapmış, tepki görmemiş, zina uzunca bir süredir suç olmaktan çıkarılmış,
eşlerin ihaneti meşru hale getirilmiş, sosyal medya ve dizi filmler ve medyada
yer alan ünlüler nikahsız birlikteliklerini alenen paylaşmakla nikahsız ve
ahlaksız hayatlar meşru hale getirilmiştir.
Boşanmalar her geçen gün daha da
artmakta, nikahsız birliktelikler meşru olarak yaygınlaşmakta, sahipsiz
çocuklar, aile terbiyesinden yoksun çocuklar ortada kalmakta, keza sahipsiz
kocasız kadınlar ve karısız erkekler çoğalmakta bunun yanında LGBT İ gibi bir
sapkınlık her geçen gün daha fazla toplum hayatında yer almakta ve kadın kadına
erkek erkeğe luti ve sapkın hayatlar her yanımızı sarmaktadır. Bu çerçevede devletimizin
aşağıdaki tedbirleri ve belki daha da fazlasını acilen alması ve Türk ailesini
yeniden kutsal ve önemli yerine oturtması milli bir görev haline gelmiştir:
1-İstanbul sözleşmesinden derhal
çıkılmalı ve 6284 sayılı kanun revize edilmelidir.
2-Eskiden olduğu gibi kanuna “ailenin
reisi kocadır, evlenen kadın isterse kendi soyadı ile birlikte mutlaka eşinin
soyadını taşımak zorundadır” maddesi eklenmelidir. Düşünün ki toplumda
müdürsüz, amirsiz bir daire, sınıf öğretmeni ve sınıf başkanı olmayan bir
sınıf, muhtarsız bir mahalle, kaymakamsız veya valisiz bir belde, komutansız
bir askeri birlik, başkansız bir devlet asla yokken komutansız bir aile ile bu
toplumun bir yere varması mümkün değildir.
3-Anne ve babanın çocuklarıyla
ilgili eski kanunda var olan tedip hakkı elinden alınamaz. Keza özellikle ilk
öğretimin ilk aşamasında öğretmenlerin dahi tedip hakları ellerinden alınamaz. Aksi
halde çocuklarımız korkusuz, pervasız ve eğitimsiz bir yaban ordusu haline
gelecektir.
4-Sadece aile içinde kadın değil
toplumun her kesiminde birbirine kasten şiddet uygulayanlar caydırıcı bir
şiddetle cezalandırılmalıdır. Ancak toplumda sadece kadının veya bazı
hayvanların şiddet konusunda öne çıkarılması asla doğru değildir.
5-Toplumda nikahsız
birliktelikleri ve her türlü toplumsal olağan hayat ve haber haline getiren her
türlü yayın ve haber yasaklanmalıdır. İbadet te kabahat te gizlidir denir ancak
her türlü kabahatler tv lerde ana haber bültenlerinin en önemli haberleri
arasına girmiştir. Bu tip haberle toplumun psikolojisini ve ahlakını
bozmaktadır. TV ler ve sosyal medya ve NETFLİX gibi özel dizi paketi kanalları kontrol
altına alınmalıdır.
6-Evlilik teşvik edilmelidir. Onlarca
yıldır devlet “aile planlaması” adı altında çocuk yapmanın önünü almış, bedava
danışmanlık ve muhtelif ilaç ve donanım temin etmekle milletimizin çoğalması
devlet eliyle engellenmiştir. Şimdi ise devlet tersine bir uygulama ile bütün
gücü ile danışmanları ve aile rehberlerini seferber ederek Türk ailesinin daha
sağlam bir temele oturtulması ve azalan nüfusun artırılması için her türlü
eğitimin önü açılmalıdır. Aksi halde;
A-Gençlerimiz evlilikten
korkmakta ve kaçmaktadır.
B-Aileler çocuk sahibi olmaktan
korkmakta ve kaçmaktadır.
C->Nikahsız birliktelikler
nedeniyle birlikte yaşayan çiftler zaten çocuk yapmamaktadır.
D-Evliliklerde huzur ve istikrar
kalmadığından boşanmalar her geçen gün artmakta ve sahipsiz kadınlar ve
çocuklar ve yuvasız kadınlar ve serserileşmiş erkekler her yanımızı
sarmaktadır.
Kısaca açıklanan nedenlerle devlet her alanda eğitimi ve
ehliyet ve sertifikayı ve diplomayı öne çıkarırken aile gibi çok çok önemli,
toplumun ve milletin temel yapı taşını, eğitimsiz, karı koca olmanın aile
olmanın ne demek olduğunu bilmeyen cahil ve eğitimsiz kişilerin eline ve
insafına bırakmıştır. Aile ve akrabalık bağları zayıflamış, huzuru
huzurevlerinde arayan, hısım ve akrabalarından uzak yalnız ve mutsuz
yaşlılarımız biçare halde ölümü beklemektedir. Devlet eğitim kurumlarında çok
eskiden olduğu gibi yurttaşlık bilgisi dersleri yerine aile ve vatandaşlık
dersleri koymalı, evlenmek için müracaat eden karı koca adayları ise birlikte
ve ayrı ayrı belki onbeş gün ve 20-30 saat gibi bir süre ile “ailede karı koca
sorumluluğu ve hakları ile iyi geçinmenin yolları” konusunda eğitime tabi
tutulmalı ve katılma sertifikaları evlenme dosyalarına eklenmelidir. Ancak bu
eğitimler konusunda uzman psikolog, din adamları ve hukukçular ve aile danışma
uzmanları tarafından verilmelidir.
Acilen yukarıda anlatılan konularda tedbirler alınmaz ise
küresel bir saldırı altında bulunan Müslüman Türk Milletinin boynuna eski
zincirleri kırma sürecindeyken yeni zincirler geçirilecektir. Devletimizin her
alanda milli ve manevi varlığımızı ve değerlerimizi korumak için çok radikal
tedbirler alması milletimizin geleceği için hayati bir zarurettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder