Şiddet nedir diyerek başlayalım konumuza öncelikle. Şiddetin tarifiyle yola
çıkalım. Şiddet kişi veya kişilerin tek tek veya toplu halde hedef aldıkları
şiddet mağduru olmaya aday özneye-ki bu özne kadın, erkek, çocuk, hayvan, eşya
veya toplu veya dağınık topluluklar ve hatta devlet olabilir- sözlü, elle veya
silahla, fiili veya cinsel saldırı ve tacizde bulunmaktır. Yani şiddet
sadece kadına veya hayvana uygulandığında şiddet olmaz, şiddet erkeğe de
uygulanabilir, anneye babaya veya evlada da uygulanabilir. Hayvana veya eşyaya
da uygulanabilir. Ve şiddet bazı dini veya etnik topluluklara veya
devlete karşı da uygulanabilir.
Şiddet konusunu hülasa ederken şiddeti meşrulaştıran sebepleri belirleyerek
meşru şiddeti konumuz dışında tutmamız icap eder. Ailede anne babanın
çocukların disiplin ve terbiyesinde uyguladığı kısmi baskı ve disiplin eski ifade
ile "tedip hakkı", keza eski kanuna göre "ailenin reisi"
olarak ifadesini bulan baba veya kocanın ailenin idaresindeki makul
sınırları aşmayan otoritesi şiddet olarak tanımlanamaz. Bunun gibi orduda
askerin eğitimindeki katı disiplin ve otorite de şiddet olarak ifade edilemez.
Ve keza devlet güçlerinin vatanı korumak için kendisine karşı güç kullanan iç
ve dış düşman unsurlara karşı uyguladığı şiddet meşru şiddettir. Yine devlet
kuvvetlerinin varlığını tehdit eden silahlı, unsurlara müdahale ve saldırısı da
haklı ve meşru şiddettir.
Her
bir şeyin ortasından konuşulabilir de hiçbir şeyin oluşturulması veya bertaraf
edilmesi için ortasından başlanmaz. Neden ve niçinleri ile temelden başlanır.
Yoksa doğru bir noktaya varabilmek mümkün olmayacaktır. Oysa ki günümüzde somut
şiddet örnekleri gösterilerek şiddetin kaynağı olarak gösterilen kişiler,
kişilerin bağlı olduğu etnik veya dini merkezler veya şiddete eğilim
oluşturduğu varsayılan örf, adet veya gelenekler veya kültür değerleri sürekli
aşağılanmaktadır. Bu yaklaşım ise şiddetin daha da yaygınlaşmasına neden
olmakta, zaman zaman karşı şiddeti doğurmakta ve toplum bu kavramlar arasında
boğulup kalmaktadır.
Sosyal
olayları monist bir yaklaşımla, matematiksel kurallarla tahlil etmek ve
çözebilmek mümkün değildir. Matematik sonucu tek ve mutlak olan bir bilimdir
ancak matematik dışındaki fiziksel olaylar bile belli ortam ve şartlara göre
sonuçların değişebildiği alanlardır. Mesela suyun kaynama derecesi her zaman
yüz değildir veya yoğunluğu her zaman bir değildir. Bu açıdan baktığımızda iki
kere iki sadece matematiksel olarak dört eder. Sosyal bilimlerde ise iki kere
ikinin neden dördün dışında değerlerle ifade edilebildiği araştırılır. Şiddet
konusuna yeniden döndüğümüzde şiddetle ilgili aşağıdaki hükümler verilebilir:
-şiddet meşru veya gayrimeşrudur.
-şiddet bir ahlak meselesidir.
-şiddet bir terbiye meselesidir.
-şiddet bir eğitim meselesidir.
-şiddet fiziksel, psikolojik ve
cinsel şiddet olarak ta tanımlanabilir.
-meşru şiddet sınırlarının
aşılması şiddetin meşruiyetine zarar verir.
Bu açıklama ve hükümler sayfalar
dolusu uzayabilir fakat şiddetin ortadan kaldırılmasına zerrece katkıda
bulunmaz. Çünkü toplumun inanç ve kültürel değerlerine uymayan yasa ve
mevzuatlar ile yeterli bir ahlak eğitiminin verilmemesi, kişileri birbirlerine
ve hatta herşeye karşı şiddet kullanmaya yöneltebilecektir.
Tarihi gelişimi bir yana
bırakırsak belki onlarca yıldır insanların ülkemizde ve başkaca ülkelerde aile
içinde ve dışında, işyerlerinde veya başkaca alanlarda zaman zaman birbirlerine
şiddet uyguladıkları bir gerçektir. Ülkemizde ise son yıllarda kadına ve çocuğa
şiddet öne çıkarılmış bu bağlamda bir İstanbul Sözleşmesi imzalanmış, buna
dayanılarak 6284 sayılı kanun devrede sokulmuştur. Bunun evvelinde ise evli
karı karı kocanın zinası suç olmaktan çıkarılmış, Medeni Kanundan “ailenin
reisi kocadır” maddesi çıkarılmış, aile önce başsız ve idarecisiz bir yapı
haline getirilmiş, sonrasında yeni yasal düzenlemeler ile bugünkü şiddet ve
kaos ortamının alt yapısı hazırlanmıştır. Bir düşünün hele;
Ailede reis koca değildir, velayet
anne baba tarafından birlikte kullanılır. Kadın özellikle erkek şiddetine karşı
korunmaktadır. Çocuklar anne baba şiddetine karşı korunmaktadır. Evlenen kadın
kocasının soyadını bile kullanmak zorunda değildir. üç günlük nikah en az üç
yıllık boşanma ve yıllar sürecek nafaka borcu doğurmaktadır. Pek çok olay
karşısında “kadının beyanı esastır” Çocuklara en küçük bir müdahale şiddet
olarak algılanmakta ve tıpkı Avrupa’da olduğu gibi devlet müdahale etmektedir.
Toplumun yegane başı olmayan müdürü, amiri, başı, komutanı olmayan yapısı
ailedir. Ve biz bu aileden sağlıklı sonuçlar beklemekteyiz. Bu mümkün değildir.
Okullarda ise; pedagojik
formasyonu olmayan öğretmenler öğretmenlik yapmaktadır. Öğretmenin çocukların
kulağını çekmesini bırakın bağırıp çağırması bile şiddet olarak
tanımlanmaktadır. Çocuklar son derece özgür bireyler olarak varlığını
sürdürmektedir okullarda. Öğretmenler korku içinde günü veya sezonu bitirme
derdindedir. Öğrenciye dokunmak tacize giriyor yasaktır, sesini yükseltmek
psikolojik şiddettir, yasaktır, ev ödevi vermek yasaktır, düşük not vermek
yasaktır, çocukların sınıfta kalması yoktur. Kısaca tablo bu iken böyle eğitim
ve terbiye verilemeyen okullardan mezun olan çocukların bir boşluk içine
düşmemeleri mümkün müdür?...
Açıklanan şartlarda toplumun her
kesimi kendilerince farklı haklı gerekçelerle şiddete meyilli hale gelmektedir.
Özellikle büyükçe bir kesim için şiddet uygulamak bir araç veya hayat haline
gelmektedir. Şiddet karşı şiddeti doğurmakta, şiddet şiddeti beslemekte ve her
geçen gün şiddet her alanda hayatımızı kaplamaktadır. Bu kavram kargaşası
içinde herkes bu sosyal olguya farklı pencerelerden bakarken şiddeti tamamen
ortadan kaldırmak veya en aza indirgemek mümkün olamamaktadır.
Şiddetin sebepleri ve kaynakları
konusunda bir müştereklik yoktur. Teşhis doğru konulamazsa tedavi de mümkün
olamayacaktır. Şiddet kimine göre dini, kimine göre geleneksel değerlere
bağlılık yüzünden doğmaktadır. Veya eğitim yetersizliği veya cezaların
caydırıcı olmaması gibi nedenler ileri sürülebilir. Yani her ferdin şiddetle
ilgili farklı tezleri ve görüşleri vardır. Oysa ki şiddet her alanda
hayatımızda aynı şekilde çıkmaktadır. Ailede şiddet, hayvanlara şiddet,
toplumun değişik alanlarında işyerinde, caddede, sokakta şiddet toplumsal
düzeni ve istikrarı tehdit ettiği gibi şiddet, toplumda anarşi ve kaos
oluşturmak isteyen güçlerin bu yönde kullandıkları ana araçlardan biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder