5 Mart 2014 Çarşamba

CAMİ VE KİLİSE HAYATIN NERESİNDE

         Bilindiği üzere kilise Hıristiyanların, cami ise Müslümanların ibadet yeri olarak bilinmektedir. Ancak bir karşılaştırma yaptığımızda farklı bir tablo ortaya çıkacaktır. Caminin ve kilisenin Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki yeri aynı değildir. Yani ne yazık ki kilisenin karşılığı cami olamamıştır. Bunu en açık şekilde bir Batum seyahatim sırasında ziyaret listesinde olan bir kiliseye gittiğimde bizzat gözlemledim. Girdiğimiz kilise çok kalabalıktı ve kilisenin her köşesinde başka bir  şey yapılıyordu. Bir yana baktığımda gördüm ki papazın birisi bir bebeği kucağına almış vaftiz törenini icra ederken diğer tarafta bir başka papaz nikah töreninde idi. Gelin ve damat fevkalade heyecanlı. Yakınları keza öyle. Bir yandan da normal dua ve ayin merasimi devam etmekte idi. Bizim gibi ziyaretçiler ise bir başka gurubu oluştururken bir kısım ziyaretçiler ise kendi başlarına dua ve ibadetlerini sürdürmekte idi. İçerdeki mistik hava ve tütsülerin kokusu arasında kendinizi bir başka alemde hissediyordunuz.

            Bu kilise ziyareti sonrasında Batum’un tek camii olan Osmanlı camiine de gittik. Şadırvan kısmında tek tük abdest alanlar vardı. Ve cami içinde namaz kılan ve bakımsız caminin mimarisine bakan birkaç kişiden ibaret bir tablo.... Anadolunun değişik kesimlerinde de camilerin birbirinden pek farkı yok. Hatta gittiğim Suriye’de de tablo aynı idi. Oysa ki eski camilerin etraflarında caminin kendisinden ayrılmış bir yönüyle de izole edilmiş medreseler, kütüphaneler, hamamlar, aşevleri ya yıkılmış ya da başka amaçlar için kullanılmaktadır. Bundan da anlaşılacağı üzere özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde camiler başlı başına birer kültür merkezi ve hayatın doğrudan içinde rol ifa eden ilim irfan ve ibadet yuvaları idi. Pek çok eski caminin etrafındaki bu müştemilatlar yıkılmış, tahrip edilmiş ya da özelleştirilmiş ve cami ve cemaatin elinden alınmış olsa da bir kısmında bu bütünlüğü hala görmemiz mümkündür. Fakat ne yazık ki camiler hayatımızdan koparılmış, sadece ahiret hesabında olanların namaz ibadetlerini toplu veya tek tek yaptıkları öksüz mabetler haline getirilmiştir. Hıristiyanlık İslamdan çok daha eski ve dejenere olmuş bir din iken Hıristiyanlar dinlerini ve mabetlerini hayatlarından çıkarmamışlar ve çok fonksiyonel  merkezler halinde yaşatmaya devam etmişlerdir. Camilerimizde ise nikah asla ve asla yasaktır. Sohbet muhabbet yoktur, eğitim öğretim yoktur, ekmek, aş yoktur. Dinden hayatımıza geçebilecek her ne varsa camide yapılması yasaktır. Camiler kuru ve ıssız, içinde bulunan cemaatin suç işler gibi fısıltılar içinde bulunduğu loş mekanlar halinde varlığını sürdürmektedir. Esasen hakim güçler “gidin camiye ibadetinizi yapın, size karışan mı var” diyerek müslümanın dini hayatının bütününe müdahale etmişler, islamı alimsiz, ilimsiz, entelektüelsiz ve çağdışı bir dinmiş gibi göstermeyi yıllarca başarabilmişlerdir. Yazıklar olsun bu halimize ve ahvalimize….

Hiç yorum yok: