Bilindiği üzere kilise Hıristiyanların,
cami ise Müslümanların ibadet yeri olarak bilinmektedir. Ancak bir
karşılaştırma yaptığımızda farklı bir tablo ortaya çıkacaktır. Caminin ve
kilisenin Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasındaki yeri aynı değildir. Yani ne
yazık ki kilisenin karşılığı cami olamamıştır. Bunu en açık şekilde bir Batum
seyahatim sırasında ziyaret listesinde olan bir kiliseye gittiğimde bizzat gözlemledim. Girdiğimiz kilise çok kalabalıktı ve kilisenin her
köşesinde başka bir şey yapılıyordu. Bir
yana baktığımda gördüm ki papazın birisi bir bebeği kucağına almış vaftiz
törenini icra ederken diğer tarafta bir başka papaz nikah töreninde idi. Gelin ve
damat fevkalade heyecanlı. Yakınları keza öyle. Bir yandan da normal dua ve
ayin merasimi devam etmekte idi. Bizim gibi ziyaretçiler ise bir başka gurubu
oluştururken bir kısım ziyaretçiler ise kendi başlarına dua ve ibadetlerini
sürdürmekte idi. İçerdeki mistik hava ve tütsülerin kokusu arasında kendinizi
bir başka alemde hissediyordunuz.
Bu
kilise ziyareti sonrasında Batum’un tek camii olan Osmanlı camiine de gittik. Şadırvan
kısmında tek tük abdest alanlar vardı. Ve cami içinde namaz kılan ve bakımsız
caminin mimarisine bakan birkaç kişiden ibaret bir tablo.... Anadolunun değişik
kesimlerinde de camilerin birbirinden pek farkı yok. Hatta gittiğim Suriye’de
de tablo aynı idi. Oysa ki eski camilerin etraflarında caminin kendisinden ayrılmış
bir yönüyle de izole edilmiş medreseler, kütüphaneler, hamamlar, aşevleri ya
yıkılmış ya da başka amaçlar için kullanılmaktadır. Bundan da anlaşılacağı
üzere özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde camiler başlı başına birer
kültür merkezi ve hayatın doğrudan içinde rol ifa eden ilim irfan ve ibadet
yuvaları idi. Pek çok eski caminin etrafındaki bu müştemilatlar yıkılmış,
tahrip edilmiş ya da özelleştirilmiş ve cami ve cemaatin elinden alınmış olsa da bir kısmında
bu bütünlüğü hala görmemiz mümkündür. Fakat ne yazık ki camiler hayatımızdan
koparılmış, sadece ahiret hesabında olanların namaz ibadetlerini toplu veya tek
tek yaptıkları öksüz mabetler haline getirilmiştir. Hıristiyanlık İslamdan çok
daha eski ve dejenere olmuş bir din iken Hıristiyanlar dinlerini ve mabetlerini
hayatlarından çıkarmamışlar ve çok fonksiyonel
merkezler halinde yaşatmaya devam etmişlerdir. Camilerimizde ise nikah
asla ve asla yasaktır. Sohbet muhabbet yoktur, eğitim öğretim yoktur, ekmek, aş
yoktur. Dinden hayatımıza geçebilecek her ne varsa camide yapılması yasaktır. Camiler kuru ve ıssız, içinde bulunan cemaatin suç işler gibi fısıltılar içinde bulunduğu loş mekanlar halinde varlığını sürdürmektedir. Esasen
hakim güçler “gidin camiye ibadetinizi yapın, size karışan mı var” diyerek
müslümanın dini hayatının bütününe müdahale etmişler, islamı alimsiz, ilimsiz, entelektüelsiz
ve çağdışı bir dinmiş gibi göstermeyi yıllarca başarabilmişlerdir. Yazıklar
olsun bu halimize ve ahvalimize….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder