6 Nisan 2017 Perşembe

HAYVANSEVERLER-HAYVANLAR-İNSANLAR


       Uzunca bir zamandır ülkemizde bir hayvanseverlik modasıdır gitmekte. Kucağına bir hayvan alan, eline bir hayvan ipi alan sokaklarda caddelerde arz-ı endam etmekte. Bunun yanında hayvan barınakları, sokak hayvanlarına sahip çıkmak gibi faaliyetler de aynı şekilde devam edip gidiyor. Bunun yanında her kurban bayramında hayvan katliamı yapıldığı öne sürülerek kurban kesme ibadetinin aşağılanması da işin cabası. Şimdi burada birkaç cümle ile bu hayvanseverlik hayvanlığının kısa tahlilini yapacağım.

Bizim o kurban bayramında kesilen Allah için kurban edilen hayvanlara acıyarak kurban ibadetine karşı çıkan insanlarımız dünyanın değişik yerlerinde;
-Boğa güreşlerinde hayvanlara yaşatılan vahşete karşı suskun olup tek kelam etmezler. 
-Kaliteli kaz tüyü temin etmek için kazların kaz çiftliklerinde canlı canlı tüylerinin yolunmasını görmezden gelirler.
-Yine mevsimi geldiğinde yapılan fok katliamına da seyirci kalırlar.
-Vizon çiftliklerinde vizonların canlı canlı kürklerinin çıkarılmasına da sessiz kalmaktalar.
-Afrika’da safarilerde masum hayvanların sırf öldürme duygularının tatmini için katledilmelerini de görmezden gelirler.
Onlar tıpkı Hıristiyan dünyası gibi İslam dünyasındaki insan katliamına da hiçbir tepki göstermezler.
Onlar hayvanları seviyoruz derler ya onların bir kısmı özellikle karşı cins hayvanları severler ve onları yataklarına alırlar.
O hayvanseverler var ya köprü altlarında ve sokaklarda gördükleri hayvanlara gösterdikleri şefkati yine sokaklarda ve köprü altlarında gördükleri insanlara göstermezler.
O hayvanseverler bir kısım hayvanlara gösterdikleri sevgi ve şefkati eşlerine ve çocuklarına ve akrabalarına bile göstermezler.
Bu yönü ile baktığımızda hayvanseverlerin hali psikolojik ve klinik bir hastalıktan başka bir şey değildir.
Müslüman ise;
İnsanları sever, hayvanları da sever, tüm canlıları sever, canlı olmayan eşyayı da hor kullanmaz. Tüketim maddelerini de israf etmez, idareli kullanır. Sevdiği ve başını okşadığı hayvanların bir kısmını eti yenenleri mesela, zamanı geldiğinde başını okşaya okşaya keser ve etinden istifade eder. Bundan doğal bir şey olamaz. Diğer evcil hayvanları beslemesi gerekiyor ise, besler büyütür, sevgi ve şefkat gösterir ancak evinin mahremine almaz, kapısından içeri sokmaz, örneğin kedi ve köpekleri bahçesinde besler, büyütür, sevgi ile başını okşar, sever ve tabii ardından gider ellerini yıkar. Çünkü bütün hayvanlar temelde pistir. İnsandaki temizlik kavramı insanda olduğu gibi hayvanlarda yoktur. Dolayısı ile hayvanlar ile fazla haşır neşir olanlar da hükmen pistir. Evin içinde beslenen tüm hayvanlar kuşlardan, balıklara, kediden köpeğe her türlü hayvanın tamamı pistir. Bir akvaryumun bile suyunu üç gün değiştirmeyin dördüncü gün kokmaya başlar. 
Kısaca hülasa etmek gerekir ise hayvan sevgisini abartarak evinin , odasının kapısını, yatağını ve yorganını hayvanlara açmış olan insanlar bir yerde çevrelerindeki insanlara kapılarını kapatmıştır, insan sevgileri azalmıştır, bütün sevgilerini hayvana yoğunlaştırmışlardır. Kucaklarına sevgi ve şefkat ile bebek bile almazlar. Öte yandan bu insanların hijyenik olarak son derece pis oldukları da inkar edilemeyecek bir gerçektir. Bir başka açıdan söyleyelim. Dünyada her şey insanın rahatı, huzuru ve mutluluğu için olmalıdır. İnsan merkezli olmalıdır. O zaman insan dışındaki canlı ve cansız her şey insanların rahatı, huzuru, mutluluğu ve geleceği için vardır. Gerektiği yerde insanlar için feda da edilebilir. Milyarlarca insanın yaşadığı bir dünyada milyarlarca insanın açlık ve açlıktan ölüm eşiğinde olduğu gerçeği karşısında pahalı mamalar ile it, köpek ve türlü hayvanlara kucak açıp onları evlat gibi beslemek fakat öte yandan insanlığın yaşadığı açlık, yoksulluk, zulüm ve işkenceyi görmezden gelmek ne insanlıkla ne de çağdaşlıkla izah edilemez. 
Son yüz yıldır dünyada sürdürülen bu zulüm düzenine son verecek olan güç ise Türkiye Cumhuriyeti Devletinin liderliğinde Türk-İslam Birliğidir. Dünyadaki tüm mazlum halkların kurtuluşu ve selameti bu mücadelenin kazanılmasına bağlıdır. Marksizm sözüm ona emperyalizme karşı proleterya diktatörlüğü ve ütopik sosyalizm söylemleri ile ortaya çıkmış ise de bütün söylemlerinin boş bir hayal olduğu anlaşılmıştır. İnsanlığın ve mazlum halkların kurtuluşu, Allah'ın adaleti ile hükmedecek bir otoritenin, TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ’nin dünya siyasetine hakim olması ile gerçekleşecektir.

Hiç yorum yok: