17 Eylül 2018 Pazartesi

KADERİMİZ YALNIZLIK



Yıllar geçtikçe, yaşlandıkça etrafımızdaki dostlarımız sevenlerimiz azalıyor, eksiliyor gibi görüyorum. Yanılıyor muyum diye bir baktım etrafıma gerçekten daha da azalıyor etrafımız, tenhalaşıyor ortalık ve daha da yalnızlaşıyoruz. Bu gözle görünüyor aslında. Tabii farklı nedenlerle oluşuyor bu yalnızlaşma.
                Çocukluğumdan kalan bir dünya arkadaşımın öldüğünü biliyorum. Dedelerim öldü, ninelerim öldü. Babam öldü, amcalarım, dayılarım, halalarım, birer birer ölüyor, eksiliyor.  Allah rahmet eylesin. Ölüm her geçen gün aramızdan bir sevdiğimizi çekip alıyor. Ölüm Allah’ın emri, diyecek bir şey yok.
                Sevdiklerimizden uzaklara düşüyoruz, gözden ırak olan sanki gönülden de ırak oluveriyor. Aramaz, sormaz, aranmaz sorulmaz oluyoruz. Daha dün gibi birlikte yediğimiz, içtiğimiz güldüğümüz, güzel sohbetler ettiğimiz insanların her biri bir diyarda başka dünyalarda başka insanlarla yiyor, içiyor, eğleşiyor.
                Eski zamanlarda olduğu gibi hayatımıza yeni kişiler de sokamıyoruz. Zaman kötü diyoruz, insanlar güvenli değil. Herkes farklı renkte boyada, zihniyette. Onların hayatlarına giremiyoruz ve hayatımıza alamıyoruz onları. Akşamları eskisi gibi ev sohbetleri yok, misafirlik ayrı bir ritüel gibi. Haber verme, kabul etme, eve alma ve ağırlama uğurlama. Öylesine bir protokol ki ikramlar son derece resmi ve sıraya tabi. İkramların bitmesi ile birlikte zaten misafirlik te bitiyor. Yine aileler dört duvar arasında hapis hayatına başlıyor. Pijama, terlik ve televizyon.
                Hısım ve akraba bağları da eskisi gibi değil. İhtilafsız ve gerçekten sevgi, saygı ve kardeşlik bağları içinde görüşen insanların sayısına bir bakın etrafınıza. Ne kadar az değil mi? Adeta yok derecesinde. Belki her üç aileden ikisinde anne baba ve evlatlar arasında bir nesil ve zihniyet çekişmesi ve özellikle gelin ve damatlar devreye girdiğinde yani ele karışıldığında bir sürtüşme, çekişme, geçimsizlik ve uzaklaşma. Kardeşler arasında eşler nedeniyle veya miras çekişmeleri nedeniyle araya giren mesafe ve soğukluklar. Kuzenler zaten çok uzaklarda kalıyor.  Anne babalar da ömürlerini verdikleri, ne hayallerle besleyip büyüttükleri, evlatlarından uzaklaşıyorlar. Evlatlar anne babalarından uzaklaşıyor. Ve huzurevleri mutsuz anne babaları soğuk kucağında ağırlamak için bekleşip duruyor.
                Hep çekirdek aile deriz ya. Çekirdek aile karı koca ve çocuklardan ibarettir. Çekirdek te çatlamadı mı acep?..... Ailenin çekirdeği kaldı mı? Boşanmalar hızla artıyor, erkek olsun kadın olsun yalnızlaşmış hayatları olan insanlar sarmış etrafımızı. Geçici birliktelikler bile uzun süreli değil. Nerede ise insanlar büfeden ilişki satın alacak hale gelmiş durumdalar. Bu yalnızlığı paylaşan bir şey de var günümüzde. Sanal hayatlar oluşuyor deyip noktayı koyalım.
                Sevgi, saygı, tahammül, hoşgörü, sadakat, sabır, şükür ve tevekkülün olmadığı toplumda dostluklar yalan ve kısa süreli. Arkadaşlıklar tükeniyor, bitiyor. Bir düşünün günün 24 saatinin herhangi birinde sadece hal hatır sormak için, özledim yüzünü görmek için geldim diyen bir çift göz görüyor musunuz? Veya telefonda bir ses, “sadece sesini duymak için halini hatırını sormak için aradım”  diyerek kalbinize sıcak duygular akıtıyor mu? Ne kadar yalnızız, ne kadar mutsusuz, ne kadar çaresiziz?...
                Meçhul bir zaman ve mekanda ve boyutta yapayalnız kalacağımız kabir hayatı içimizi ürpertiyor ancak, o boyuta geçmeden, bu dünyada ölümden beter bir yalnızlığın ortasında kalmaktan daha acı ne olabilir?

Hiç yorum yok: