Son elli yıldır değişik konulardaki şiirleri ile ve yiğit
duruşu ile sevdiğimiz Ozan Arif adıyla bilinen ARİF ŞİRİN yakalandığı bir
hastalıktan kurtulamamış ve vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
Ancak ölümü rahmetli Abdürrahim Karakoç’un cenazesindeki
birlik ve bütünlük yerine bir ayrışma ve çözülmeye sürtüşmeye neden oldu.
Hatırlayalım rahmetli Karakoç ta ne geçmişte kaleme aldığı “milli nizam
yazacağız” şeklinde değiştirilen “HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ” şiirinden vazgeçti
ne de o hareket içinde kalmadı, sonrasında MHP ye yakın dursa da rahmetli
Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte hareket etti ve son zamanlarda BBP den de koptu
ve dinci veya radikal denebilen bir gazetede uzun yıllar makale yazdı. Siyasi konularda
da görüş beyan etti. Eski şiirlerinde birilerini hicvederken sembolik bir dil
kullandı, asla isim zikretmedi, belden aşağı vurmadı, zarif bir üslupla hicvini
de yaptı. Pek çok gerçeği “mektup yazdım Hasan’a-Ha Hasan’a ha sana” diye
başladığı Hasan’a Mektuplarında kendine has nezaketli şiir dili ile anlattı
bizlere. Vefatı ile şiir ve edebiyat alanında bu kayıp derinden hissedildi ve
hala ardından kem söz söylemenin asla mümkün olamayacağı bir çınardır rahmetli.
Tabii herkes KARAKOÇ olamaz fakat Ozan Arif te olamaz.
Ancak Ozan Arif siyaset alanında üstüne düşmediği halde çok iddialı bir duruşla
şair gibi değil de siyaset adamı gibi polemiklerin içine girdi. Keşke
girmeseydi. Girmeseydi de biz de bugün onun girdiği bu polemiklerin içinde
boğulmasaydık, bunalmasaydık. Şimdi geldiğimiz noktada rahmetlinin cenaze
töreninden sonra, sağlığında söyledikleri referans alınarak sağa sola
saldırmaya devam ettiğimiz gibi bu gereksiz sözler gündeme geldiğinde sanki
ölünün ardından konuşuyormuşuz gibi bir duruma düşürülüyoruz. Ben ölümü
ertesinde “turana hasret şiirinden bir dörtlükle ve ardından Mamak’taki
işkenceleri anlatan şiirini paylaşarak kendisini rahmetle yadettim. Ancak o
paylaşımların altında bile bazı yorumlarla MHP den kimsenin taziyede
bulunmadığı, ona vefasızlık edildiği gibi yersiz gereksiz ve ajite edici
yorumlar yapıldı.
Hatırlarsanız bir de Arif Sağ var. Bir dönem milletvekili
de oldu mecliste bulundu. Sonrasında köşesine çekildi. Aktif siyasette de
değil. Hadi gidip kendisine sorun bakalım CHP ve diğer sol hareket ile ilgili
kaç cümle söyleyecek. Ya da böyle
ayrıştırıcı bir açıklama duydunuz mu? Ben Arif Sağ meclise girdiğinde asıl
meclise girmesi gereken Arif’in OZAN ARİF olduğunu söylemiş ve üzülmüştüm çok.
Ancak görüyoruz ki her zaman hak edenler değil de hiç hak etmeyenler daha kolay
meclise girip o şerefli koltuğu sahiplenebiliyor.
Bugün geldiğimiz noktada “ölünün ardından konuşuluyor” diye
etrafı suçlamak doğru değil. Ölünün
ardından ölçü ve edep dışı konuşmaktan ta doğru değil. Ancak ölünün sağlığında
ağzından çıkmaması gereken sözleri duyduğunda veya bu sözler seslendirildiğinde
“keşke bu sözleri etmeseydi” dememek te doğru değil. Ölçü herşeyde önemlidir.
Sözde, kelamda, davranışta, işte, ilişkide, ibadette ve tabii ki siyasette,
eleştiri ve savunmada. Ceza hukukunda meşru müdafaa yasal haktır ancak ölçü
aşıldığında kastın aşılması suretiyle cinayet suçu ortaya çıkıverir.
Şimdi ben bu vesile ile Ozan Arif’i rahmetle anarken keşke
demeseydi diye düşündüğüm birkaç şiirinden ve konuşmalarından bölümler alacağım
aşağıya.
Bir röportajda diyor ki:
Bugünkü yönetim de iki
basamaklı görev ifa ediyor: Ülkücüleri uzaklaştırmak ve MHP’yi bitirmek.
Rahmetli zamanında, sandıktan tek milletvekili çıkaramadığımız günlerde bile
sokakta dik yürürdük. Bahçeli, 129 milletvekili çıkardığımız halde muhtar olmak
istemedi, aza oldu. Elini taşın altına sokmadı. Bugün de bir olay olduğunda
durur durur, on gün sonra lütfen bir açıklama yapar.
Devlet
Bahçeli’ye hakaretler yazmışsınız? Fino demişsiniz?
Sorusuna
cevabı:
-Fino lafını 6 Mayıs’ta
Ankara’da söyledim: Hülasa ne kokar ne bulaşır/ Arzu eden kırk kapıdan ulaşır/
Etrafında finoları dolaşır/ Ben adam sanmıştım adam değilmiş... Bunu dillerine
doladılar. Keşke kasete de koysaymışım.
Devlet Bey, kucaklayıcı iyi
bir kadro kuramadı. Partiyi şirket tabelası gibi gördü. Erciyes’te 500 bin
kişinin toplanmasını kendi maharetleri gibi lanse ediyorlar. Bahçeli,
Erciyes’teki kalabalıktan rant sağlayan panayır köftecisi gibi. İddia ediyorum,
bu sevdanın başında bu adam dursun mu, diye bir sandık konulsun. Bahçeli
çıkarsa, adımı değiştireceğim, Kızılay’da köpek gibi havlayacağım. (bu
ifade ne kadar çirkin, belki Yaşar Okuyan’a anırmak yakışabilir ama!...)
Gibi ifadelerle çok aşırı
politize olan ve çok iddialı sözler sarf eden rahmetli geçmişte MHP DSP
koalisyonuna da “muhtar olmaktan korkan Devlet Bahçeli aza olmaya razı oldu”
diye karşı çıkarken sonrasında anayasa referandumunda hayır için o kadar sert
muhalefet etmiş ve öyle sözler sarf etmişti ki evet diyenler ihanetle ve köpeklikle
suçlanmıştı. Aşağıdaki mısralar da ona aittir:
Seni,
beni teşkilat, bağımızdan tuttular!..
Götürüp
el alemin, sürüsüne kattılar!..*
Açık
açık durum bu, ne beni yoruyorsun?
Kurt‘tan
köpek olur mu, ne diye soruyorsun?*
Seni,
beni, bizleri, satana “hayır” elbet!..
Atimizi
ateşe, atana “hayır” elbet…*
“Hayır..”
diye haykır ki, bizi satanlar duysun,
Türkiye‘de
Türklüğe, Türk‘e çatanlar duysun…*
Pe-ka-ka‘yı
daha dün boşayanlar utansın!..
Fetö
ile nikahsız yaşayanlar utansın!..
Ata
sözüdür ata, domuz gönü post olmaz,
Bunların
hiç birinden ülkücüye dost olmaz…
Sakın
evet deyip de yılanları koruma!
Hırsızı,
hırsızlığı, çalanları koruma…
Yasa
diye yapılan planlara “hayır” de…
Bütün
bu yalanlara, dolanlara “hayır„ de.
O on
sekiz maddeyi, iyi oku, iyi bak…
Gayesi
Vatan değil, kişileri korumak!..
Cahilce
“evet” deme; bizi satan kurtulur!
Arif‘ce
“hayır” de ki; belki vatan kurtulur!..
Özellikle
Devlet Bahçeli’yi hedef aldığı şiir ise aşağıda:
“Sus!.. Kraldan fazla
kralcı olma,
Utan ulan biraz utan şerefsiz!..
Sakın ha beyliği ağzına alma,
Konuştukça boka batan şerefsiz!..
Utan ulan biraz utan şerefsiz!..
Sakın ha beyliği ağzına alma,
Konuştukça boka batan şerefsiz!..
Beylik kim, sen kimsin
tövbe et tövbe!..
Bey kısmı ellere kalır mı gebe?
Senden aşirete bey mi olur be?
Aşireti ele satan şerefsiz!..
Bey kısmı ellere kalır mı gebe?
Senden aşirete bey mi olur be?
Aşireti ele satan şerefsiz!..
Aşiretin temel taşını
söküp,
Hayalini söküp, düşünü söküp,
Kurtları aldatıp dişini söküp,
Götürüp davara katan şerefsiz!..
Hayalini söküp, düşünü söküp,
Kurtları aldatıp dişini söküp,
Götürüp davara katan şerefsiz!..
Kendi eski kapımızı
batırdın,
Yeni diye el kapsına götürdün!
Kendin gibi sevdamızı bitirdin,
Kendi gönüllerde biten şerefsiz!..
Yeni diye el kapsına götürdün!
Kendin gibi sevdamızı bitirdin,
Kendi gönüllerde biten şerefsiz!..
Vâkıf olamadın bizdeki
aşka!
Eller ile girdin devamlı meşke!
Bu gün böyle dersin yarın bir başka
Sözünü yalayıp yutan şerefsiz!..
Eller ile girdin devamlı meşke!
Bu gün böyle dersin yarın bir başka
Sözünü yalayıp yutan şerefsiz!..
Yalan mıyım dansöz gibi
kıvırdın,
Yönümüzü başka yöne çevirdin,
Şoför yaptık arabayı devirdin,
Bizi uçuruma atan şerefsiz!..
Yönümüzü başka yöne çevirdin,
Şoför yaptık arabayı devirdin,
Bizi uçuruma atan şerefsiz!..
Bülbül idik gülümüzden
ettin sen!
Töremizden ilimizden ettin sen!
Yahu bizi yolumuzdan ettin sen,
Rotan belirsiz be rotan şerefsiz!..
Töremizden ilimizden ettin sen!
Yahu bizi yolumuzdan ettin sen,
Rotan belirsiz be rotan şerefsiz!..
Böğürmeden konuş adam ol
önce,
Çıtın çıkmaz el hakaret edince,
Ele çıkmaz ama bize gelince,
Çatlak zurna gibi öten şerefsiz!..
Çıtın çıkmaz el hakaret edince,
Ele çıkmaz ama bize gelince,
Çatlak zurna gibi öten şerefsiz!..
Ne huzur bıraktın ne
bizde dirlik,
Bundan sonra seni görmemek körlük,
Sadece sen değil seninle birlik,
Artık sana alkış tutan şerefsiz!..
Bundan sonra seni görmemek körlük,
Sadece sen değil seninle birlik,
Artık sana alkış tutan şerefsiz!..
Çok geç anlaşıldım içim
yanıyor,
Ama şükür artık herkes tanıyor!
Halâ kendisini kağnı sanıyor,
Kağnı gölgesinde yatan şerefsiz!..
Ama şükür artık herkes tanıyor!
Halâ kendisini kağnı sanıyor,
Kağnı gölgesinde yatan şerefsiz!..
Vatan-matan bu Arif‘i
kandırma,
Kendini hiç vatanperver sandırma,
Senin derdin koltuk, lafı döndürme,
Senin umrunda mı vatan şerefsiz!”
Kendini hiç vatanperver sandırma,
Senin derdin koltuk, lafı döndürme,
Senin umrunda mı vatan şerefsiz!”
Devlet Bahçeli geçtiğimiz seçimlerde
cumhurbaşkanlığına aday olmadı diye yoğun bir propaganda yapıldı. İstenen
şuydu; nasıl olsa ikinci turda kazanacak isim belliydi ancak birinci turda
seçimi sonlandırmamanın seçimi ikinci tura taşımanın yolu Devlet bahçeli’nin de
aday olması idi. O zaman Devlet Bahçeli ile Recep Tayyip Erdoğan’ın oy toplamı
ortaya çıkacaktı, karşı cephenin oy toplamı da tabii. Katılma oranı ve geçersiz
oy oranları ile birlikte derin bir hesap yapılacak bu arada oy oranlarını
değiştirebilecek kaos planları devreye sokulacaktı. Bu olayın farkında olan
Devlet Bahçeli bu oyunu bozdu ve aday olmadı. İttifaka gitti. Bu nedenle de Devlet Bahçeli cumhurbaşkanı adayı olmadığı için Ozan Arif uzunca bir yazı kaleme
almış:
"Bir psikolojik hastalık
olan aşırı utanmayı hariç tutacak olursak, insanların taşıdığı ortak
duygulardan biri utanma duygusudur.Tabii normal insandan ve olması gereken (yani fazileti tamamlayan) normal utanma duygusundan bahsediyorum.
Bir insanı yapacağı yanlışlardan, hatalardan koruyan,
insanı önce Yaradan’ın sonra da eşinin dostunun ve edep sahiplerinin yanında mahcup olmaktan muhafaza eden utanma duygusundan bahsediyorum.
İnsanı hayvanlardan ayıran utanma duygusunu anlatmaya çalışıyorum.
Zira Fahrettin Kerim Gökay diyor ki;
“İnsan denen varlığı diğer varlıklardan ayıran en büyük özellik utanma duygusudur…” diyor.
Bu tesbite katılmamak mümkün mü?
…..
Ama insan utanma duygusunu kayıp edince böyle oluyor demek ki;
Kadın olmadığı halde kadın pozlarına, erkek olmadığı halde teke yumurtalı(!) erkek pozlarına girebiliyor!
Hatta tekelerin arasına bile girmeye kalkışabiliyor bazıları!
Sevgiden hiç nasip almamış olmasına rağmen sevecen insan görüntüsü verebiliyor!
Alçak iken yükseklik, şerefsizken şeref abidesi kesilebiliyor…
Hırsızken dürüstlük, kanunsuzken hakka hukuka riayet eden rolü oynayabiliyor…
“Din, iman bir torba saman” olmasına rağmen,
Allah’a inansa bile, Allah’a güvenmemesine rağmen,
ağzından Allah’ı, Kitabı düşürmeyip ehl-i din kesilebiliyor!..
Mertlikle uzaktan yakından alakası yokken mert oğlu mert edası sergileyebiliyor!
Arkadan sövüp, saydıklarına yüz yüze gelince gardaş diyebiliyor!
Velhasıl sosyal hayatımızda utanma duygusunu kayıp etmiş böyle tiplerin bir sürü özelliğini sıralamak mümkün…
Peki sosyal hayatımızda olan bu tipler, siyasal hayatımızda yok mu acaba?
Aman efendim olmaz olur mu?
Kendi bekasını devletin bekası diye yutturan mı ararsın,
Kendine güvenenleri satan mı ararsın, sattıran mı ararsın,
Kendi camiasını düşman gibi gören mi ararsın,
Kendi teşkilatını, kendi fikriyatını ayaklar altına veren mi ararsın,
Milliyetçilik nutukları atarak millet, devletçilik nutukları atarak devlet mezarcılığı yapanlar mı ararsın,
Lider olmadığı halde liderlik taslayan, kendi sırtını bile elaleme yaslayan,
Sabah kalkınca atıp, tutan, ama daha akşam olmadan yalayıp yutan mı ararsın…
Ohooo… Daha sayayım mı? Neler var neler!..
BAHÇELİ BEN HADDİMİ BİLİRİM DİYOR
Mesela size günümüzden bir örnek;
24 Haziranda seçim var mı? Var…
Seçime giren partiler var mı? Var…
Seçime giren her partinin bir adayı var mı? Evet o da var…
Ama duuur... pardon birinin adayı yok!
Yani Reisicumhur adayı yok…
Fakat nasıl olur?
Nasılı-masılı yok… Oluyor işte!
Hem de bal gibi oluyor(!)
Hem de neye rağmen oluyor biliyor musunuz?
Peşindekiler birisi için yirmi yıldır bağırıyor!
“ Devletin başına birisi geçecek ” diye adeta kendilerini paralıyorlar kendilerini…
Ama o birisi var ya... O kendi için bağıranların tam tersine, onları duymadan, dinlemeden ve onlardan bile utanmadan alenen açık açık ortaya çıkmış adeta yırtınıyor, diyor ki;
“ Hayır, yanlış bağırıyorsunuz, Devletin başına ben geçmeyeceğiiim..." diyor…
"Ben haddimi biliriiim" diyor…
"Devletin başına başka birisi geçecek” diye
bangır bangır tam tersini bağırıyor…
BEYANNAME İÇİN : DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN
Ama şimdi bazılarınız diyecek ki;
" nasıl olur canım, hepsi de seçim beyannamesi yayınladı, hepsi de milletin huzurunda vaadlerini seslendirdiler…
Türkiyenin başına geçmek istemeyenlerin beyannamesi mi olur? Neden böyle yapıyorlar?.." diyeceksiniz…
Vallahi bu tepkinizde haklı olabilirsiniz, ama bunu bana değil,
bunu Türkiyeyi idare etme iddiası olmadığı halde seçim beyannamesi yayınlayanlara sorun!..
Herhalde, hani derler ya “Dostlar alış-verişte görsün” diye…
Öyle bir durum sanıyorum…
Efendim yapılan yanlışlık, yapılan hata, yapılan yüzsüzlük hatta yapılan terbiyesizlik tek beyanname ile sınırlı kalsa böyle bir yazıyı yazmayabilirdim, ancak o kadarla kalmadı ki maalesef!
Sizin dikkatinizi çekti mi bilmem, beyannamelerini okurken kendileri suçsuz, ama kendilerinden başka herkes suçluymuş gibi;
Kendilerini ve iğrenç siyasetlerini tenkit edenleri,
kendilerinin yaptıkları ihanetlere karşı koyanları affetmeye hazır olduklarını söyleyerek, dalga geçiyorlar adeta dalga!..
Pes yani!
Pes ki, hem de ne pes…
Yazıya başlarken dediğim gibi;
Utanma yok…
Arlanma yok…
Biz, gün geçtikçe belki biraz akıllanırlar, hatalarıyla yüzleşirler derken, tam aksi günden güne daha da yüzsüzleşip, daha da çirkefleşiyorlar…
Ondan sonra Ozan Arif konuşunca kötü konuştu oluyor!..
ESAS SİZİN AFFA İHTİYACINIZ VAR
Ey edepsizler, ey terbiyesizler,
Ey Türkiye’nin tek kurtuluş ümidi olan bir sevdayı nerde ise yerle yeksan edenler…
Ulan esas kendinizin affa ihtiyacı var be…
Esas kendinizin affa ihtiyacı varken,
Siz kimsiniz ki adam affetmeye kalkıyorsunuz alçaklar…
Sizi kim affedecek sizi…
Siz önce onu düşünün…
Tabii zerre kadar utanmanız varsa!"
Ozan Arif
29 Mayıs 2018
Samsun
Kaynak Yeniçağ: Ozan Arif'ten Bahçeli'ye sert sözler
Bir de rahmetlinin 12 eylül ile ilgili yazdığı pek bilinen şiiri var. Orada ne diyordu:
Kaç yıl oldu 'Oniki
Eylül' oldu olalı,
İdareyi bu beyler ele aldı alalı,
Senelerdir dinledik tantanayı mavalı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
İdareyi bu beyler ele aldı alalı,
Senelerdir dinledik tantanayı mavalı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Seven sevsin arkadaş
sevene de karışmam,
Alkışlayan alkışlar övene de karışmam,
Önce sevip sonra diz dövene de karışmam
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Alkışlayan alkışlar övene de karışmam,
Önce sevip sonra diz dövene de karışmam
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Sahi niçin gelmişti
Oniki Eylül niçin?
Cümle alem bilir ki anarşi terör için
Hepsi yine tastamam buyurun burdan için
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Cümle alem bilir ki anarşi terör için
Hepsi yine tastamam buyurun burdan için
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Dün Ülkücü vuranlar
bugün asker vuruyor,
Hemi de tek tek cemse cemse kırıyor,
Gün geçtikçe anarşi daha da kuduruyor.
Ben 'Oniki Eylül'üm nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Hemi de tek tek cemse cemse kırıyor,
Gün geçtikçe anarşi daha da kuduruyor.
Ben 'Oniki Eylül'üm nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Soruyorum' Oniki
Eylül' neye yaradı?
Herifler İstanbul'da karakolu taradı,
Ülkücüyü ezmekmiş bu beylerin muradı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Herifler İstanbul'da karakolu taradı,
Ülkücüyü ezmekmiş bu beylerin muradı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Güneydoğu kan gölü kan
ağlıyor taş toprak,
Köyler yasa bürünmüş ırganmıyor dal, yaprak
Ülkücü de yok şimdi bundan sonra sen gör bak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Köyler yasa bürünmüş ırganmıyor dal, yaprak
Ülkücü de yok şimdi bundan sonra sen gör bak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Ülkücü yok dediysem
varım ama sessizim
Ocağımı yıktılar yuvasızım ıssızım,
Bunlar ile helaya gidersem namussuzum
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Ocağımı yıktılar yuvasızım ıssızım,
Bunlar ile helaya gidersem namussuzum
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
İki de bir denen şu:
'Eşkıya kazınacak'
'Komünist' de demezler dürzilere bak bak bak!
Çünkü öyle deseler itibar sarsılacak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
'Komünist' de demezler dürzilere bak bak bak!
Çünkü öyle deseler itibar sarsılacak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Silahlar dağıtıldı
tutuşunca etekler,
Komünist gelir diye bundan sonra kim bekler
Anlasın Ülkücünün kıymetini köpekler
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Komünist gelir diye bundan sonra kim bekler
Anlasın Ülkücünün kıymetini köpekler
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Ne değişti hemşerim?
Anarşi var örgüt var,
Süleyman yok da şimdi beslemesi Turgut var
'Yeğen Yahya' yerine ağbeyimiz Korkut var
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Süleyman yok da şimdi beslemesi Turgut var
'Yeğen Yahya' yerine ağbeyimiz Korkut var
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Köşkün eski sahibi
kimdi? Fahri Korutürk
Şimdiki Türk de değil yarı Hırvat yarı Türk
Gelen çoban oluyor ne de olsa sürü Türk
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Şimdiki Türk de değil yarı Hırvat yarı Türk
Gelen çoban oluyor ne de olsa sürü Türk
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Türk-İslam diyenleri
zulümle yıldırdılar,
Milliyetçi Hareket komayıp kaldırdılar,
Bir irtica tutturup İslam'a saldırdılar
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Milliyetçi Hareket komayıp kaldırdılar,
Bir irtica tutturup İslam'a saldırdılar
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Benim bacım türbanla
mektebine gidemez,
Onlarınki çırçıplak hiç kimse bir şey demez
Bizde mümin Rum kadar hür ibadet edemez
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Onlarınki çırçıplak hiç kimse bir şey demez
Bizde mümin Rum kadar hür ibadet edemez
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Neyimiş de Türkiye
hızla gelişmiş hızla,
Gelişmede ölçü ne? Ölçü 'Çikita' muzla
O zaman Uganda'da gelişme bizden fazla
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Gelişmede ölçü ne? Ölçü 'Çikita' muzla
O zaman Uganda'da gelişme bizden fazla
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Dünya zaten devamlı
gelişme halindedir
Bizdeki gelişmenin sürati hızı nedir?
Adımız hala yine geri kalmış ülkedir
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Bizdeki gelişmenin sürati hızı nedir?
Adımız hala yine geri kalmış ülkedir
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Kandırdılar hemşerim
kandırdılar vatanı,
Yeyip içip ceplere indirdiler vatanı,
Kel Ali'nin bağına döndürdüler vatanı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Yeyip içip ceplere indirdiler vatanı,
Kel Ali'nin bağına döndürdüler vatanı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
İstatistik rapor bu
şimdi bakın şu işe,
Seksende otuzbinmiş vesikalı fahişe
Bu gün tam çeyrek milyon hep dolmuş kıyı köşe
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Seksende otuzbinmiş vesikalı fahişe
Bu gün tam çeyrek milyon hep dolmuş kıyı köşe
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Vesikalı bu ise peki
ya vesikasızı,
Onlar hızlı sosyete dersem asarlar bizi
Kimi bakan dostudur kimi başbakan kızı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Onlar hızlı sosyete dersem asarlar bizi
Kimi bakan dostudur kimi başbakan kızı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Allah zeval vermesin
vatana ve devlete,
Benim sözüm Oniki Eylül denen illete
Yapanları şikayet ediyorum millete
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Benim sözüm Oniki Eylül denen illete
Yapanları şikayet ediyorum millete
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Acım millet içindir
millet bilir acımı,
Terk eyledim yurdumu, gardaşımı, bacımı
Ben ölürsem oğluma miras koydum öcümü
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Terk eyledim yurdumu, gardaşımı, bacımı
Ben ölürsem oğluma miras koydum öcümü
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Biliyorum ben bunlar,
bunlar tuzak kuracak,
Bunlar Ozan Arif'i ya asıp ya vuracak
Asarlarsa asanlar son sözümü soracak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de ipte de söveceğim.
Bunlar Ozan Arif'i ya asıp ya vuracak
Asarlarsa asanlar son sözümü soracak
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de ipte de söveceğim.
Diyor nerede ise ezbere aldığımız şiirde.
Şimdi soruyorum size aşağıdaki üç kıta olmasa idi şiir değerinden bir şey
kaybeder miydi? Bence hayır. Tam tersine bu üç kıta şiire değerinden çok
kaybettirmiştir. Hepimizin evladı var. Yanlışları da var Allah korusun bir
başbakan kızına açıktan vesikasız fahişe demek ülkücü terbiyede ya da evrensel ahlakta dahi yer bulabilir mi? Ölçü
kaçınca böyle oluyor demek ki. İnsanoğlu ayıpladığı hali görmeden ölmezmiş
derler ya, geçmişte Devlet Bahçeli’nin Ecevit ile yaptığı koalisyona karşı
çıkan rahmetlik ölümü evvelinde ayıpladığı halden beter CHP-İP-SP-HDP muhalefet
koalisyonu ile aynı safta kalmış, referandumda hayır cephesinde durmuş ve
kayıtsız şartsız AKP-MHP cephesinin karşısında durmuştur. Dolayısı ile ölümü
ile cenaze töreni adeta bir muhalif şova dönüştürülmek istenmiş ve bir yönü ile
ayrılıklar da olabildiğince körüklenmiş, Ozan Arif ismi cenazesi vesilesi ile
birleştirici bir isim değil de bir ayrıştırma öznesi olarak istismar
edilmiştir.
Ne değişti hemşerim?
Anarşi var örgüt var,
Süleyman yok da şimdi beslemesi Turgut var
'Yeğen Yahya' yerine ağbeyimiz Korkut var
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Süleyman yok da şimdi beslemesi Turgut var
'Yeğen Yahya' yerine ağbeyimiz Korkut var
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Köşkün eski sahibi
kimdi? Fahri Korutürk
Şimdiki Türk de değil yarı Hırvat yarı Türk
Gelen çoban oluyor ne de olsa sürü Türk
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Şimdiki Türk de değil yarı Hırvat yarı Türk
Gelen çoban oluyor ne de olsa sürü Türk
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Vesikalı bu ise peki
ya vesikasızı,
Onlar hızlı sosyete dersem asarlar bizi
Kimi bakan dostudur kimi başbakan kızı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Onlar hızlı sosyete dersem asarlar bizi
Kimi bakan dostudur kimi başbakan kızı
Ben 'Oniki Eylül'ün nesini seveceğim
Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim.
Şimdi bu saatten sonra
bize düşen ise geçmişte yaşananlardan ders almak, dedim dedi mantığı ile gidenin, rahmeti
rahmana kavuşanın ardından ölçü dışı sözler sarf etmemek ve kalanlar arasında
da fitneyi ateşlememek ve mevcut ateşi ise körüklememektir. Şiir de yazsak, düz
yazı da yazsak, iki kelam da etsek bunlar belli bir ölçü içinde olmalı, kimseyi
rencide etmemeli, fitne fitilini ateşlememelidir. Her birimizin her konuda
yeterli yetersiz fikirleri ve düşünceleri vardır elbette. Bunları ifade etmek
ayrı şey, adeta teorisyenliğe soyunarak hükümler vermek, bizim gibi
düşünmeyenleri aşağılamak ve hakaretler etmek, ölçüyü, kaçırarak haddi aşarak
sövmeye kalkmak asla kabul edilemez. Bir dostum bir yerde demiş ki “ozan arif’e
dil uzatan itin ta kendisidir” Şimdi bu üsluba aynı üslupla cevap vermek doğru
değil ve cevap vermedim. Ancak bu üslup ta doğru değil. İnsan olmak, İslam
olmak, adam olmak ta kolay değil. Hamdım piştim, yandım denir ya pişmeden olmak
mümkün değil. Pişmeye çoooook ihtiyacımız var çok!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder