30 Aralık 2014 Salı

YENİ BAŞKENT İSTANBUL MU OLMALI, ANKARA OLARAK MI KALMALI


Anayasamızın ilk maddelerinden Madde 3 – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır.

Başkenti Ankara'dır.

Madde 4 – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Yıllardır düşünür dururum. Zihnim tarihte gezer ve İstanbul Ankara arasında gider gelir öylesine. Anadoludaki şehirleri gezerim öylece. Konya, Kayseri, Niğde, Sivas, daha çok Selçuklu'dan, Bursa, İstanbul, Edirne, Manisa ve Trabzon Osmanlı'dan izler taşır. Ve bu şehirlerden Konya, Kayseri ve Sivas Selçuklu'ya merkez olmuş, Söğüt'ten sonra Bursa, Edirne ve İstanbul ise Osmanlı'ya merkez olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu Kızıl elmayı hep batıda aramıştır. Söğüt ilçesinden sonra başkent fethedilir fethedilmez Bursa olmuştur. Ardından Edirne başkent yapılmıştır. İmparatorluk başkenti, yani siyasi merkezini sürekli batıya doğru taşımaktadır. Yavuz Sultan Selim'in hilafeti aldıktan sonra başkenti Kahire'ye taşımaması çok ilginç değil midir? Devletimizin başkentinin Bağdat, Şam, Kahire ya da Hicaz olması asla düşünülmemiştir. Ama ben inanıyorum Fatih Sultan Mehmet Han zehirlenmeyip te ömrü vefa etse idi ve Doğu Roma'dan sonra Batı Roma'yı da fethedebilse idi devletimizin başkenti kesinlikle ROMA olacaktı. Ve ola ki Viyana'yı fethedebilse idik başkentimiz VİYANA olmuştu.

İşte emperyalist batı bizim batıya dönük bu hedeflerimizi bildiği için belki dünyanın hiç bir yerinde ve anayasasında olmadığı biçimde devletimizin başkentinin ANKARA olduğuna ilişkin maddeyi anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden biri haline getirmiştir. Bu bir başka ifade ile şu demektir: “otur oturduğun yerde”

Bilenler bilir, Anadoluda meralarda değil de ekili arazi içinde hayvanların bir bağlanma usulü vardır. Tarlanın bir başından hayvanı beslemek için başlarsınız işleme. Elinizde ağaç veya demirden bir kazık vardır, o demir kazığa biz zikke derdik. İpin uzunluğu ölçüsünde ayarlama yapılır ve kazık veya zikke uygun bir yere çakılır. Hayvan sadece ipinin erişebildiği mesafede otlayabilir, daha uzağa gidemez. Günlük ya da yarım günlük kazığın yeri değiştirilir, tarla bir baştan bir başa yaylıma açılmış olur. İşte emperyalist batı Muhteşem Osmanlı'nın ruhunu Anadolunun böğrüne yani Ankara'ya bir kazık çakarak bağlamış, kırmızı çizgilerle sınırlarını çizmiş, o sınırlara tel örgülerden öte mayınlar dahi döşemiş, bu küçük coğrafyaya hapsetmiş, saltanat ve hilafet gücünü elinden almış ve adına da TÜRKİYE CUMHURİYETİ demiştir.
Başkentin Ankara'dan batı istikametinde olmak kaydı ile bir başka merkeze taşınması işte bu bakımdan çok önemlidir. Başkent Kayseri'ye taşınamaz. Ama batıya doğru her yere taşınabilir de bir söz vardır “yiğit düştüğü yerden kalkar”. İşte bu söze paralel olarak olması gereken kısaca şudur: anayasamızın degistirilemez maddelerinden olan başkent ankara ile ilgili madde değiştirilmez olmaktan çıkarılmalıdır. Başkentimiz Ankara'dan İstanbul'a taşınmalıdır. bunun en kolay yolu şudur ki Kanal İstanbul ile İstanbul Boğazı arasına yeterli arazi şimdiden tahsis olunmalıdır. Yoksa İstanbul'da yeterli alan bulmak büyük meseledir. Kanal İstanbul projesi tam hayata geçmeden uygun arazi şimdiden tahsis olunur ve bu alana kısa zamanda devletin idare merkezi rahatlıkla önümüzdeki zaman içinde inşa olunabilir. Tahsis olunacak en az bin dönümlük bir alanda her türlü donanım ve sığınakları, yeraltı tünel ve geçişleri, otopark ve bahçeleri ve helikopter pistleri ile dünyanın en güzel, en muhteşem ve en özel başkentini inşa etmek mümkündür. İnşa olunacak başkent sadece Türkiye'nin değil bu milletin idealindeki dünya devletinin başkenti olacaktır. Türkün yeni KIZIL ELMA'sı işte budur, bu olmalıdır.

Hiç yorum yok: