27 Mayıs 2025 Salı

KÜRESEL DÜŞÜN-EME-MEK

 

    Çok uzun bir zamandır değişik ortamlarda Türkiye’nin sınırları dışında var olma mücadelesini gereksiz ve anlamsız bulan özellikle Türkçülük ve Milliyetçilik adına hareket ettiğini zanneden dirayetsiz ve kifayetsiz birileri ortaya çıkmaktadır. Hem Türkçü hem milliyetçi bir kimliğe sahip olacaksınız, devletçi olacaksınız, hem de Türkiye’nin sınırları dışında var olma mücadelesine karşı çıkacaksınız. Bu fevkalade trajik ve psikosomatik bir durumdur. Böyle bir gaflet ve takıntı içinde olanlara acımamak mümkün değildir. Bu düşüncede olanlar şu soruları soruyorlar:

                -Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?

                -Türkiye’nin Irak’ta, Filistin’de ne işi var?

                -Türkiye’nin Libya’da, Somali’de, Afrika’da ne işi var?

                -Kısaca “Türkiye’nin Türkiye dışında ne işi var” sorusunu sorarken, Türkiye’nin özellikle Doğu Türkistan ve Kırım Türkleriyle yeterince ilgilenmediğini de iddia ediyorlar. Öncelikle bu sorularıyla bu iddiaları birbiriyle çelişmektedir. Çünkü Türkiye’nin gerçek sınırları haritada görünen kırmızı çizgilerle çizilmiş sınırlar değildir. Bir başka ifade ile Türkler tarihin hiçbir döneminde kendilerine çizilen sınırlar içine asla hapsolmamışlardır. Bugün de Türk milletini yüz yıl evvel çizilmiş sınırlar içine hapsetmeye kimsenin hakkı ve haddi olamaz. Yakın tarihimizden bir misal vermek istiyorum:

                Yunanistan 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kaldıktan sonra 1830 da küçük bir devlet olarak kurulmuştur. İstanbul 1453 te Trabzon 1461 de fethedilmiştir. Yunanistan ile aynı yıllarda fethedilmiştir. Fakat Yunanistan 1453 te fethedilmiş İstanbul’dan ve 1461 de fethedilmiş Trabzon’dan ve Pontus hayalinden asla vazgeçmemiştir. Yine İzmir Emir Çakabey tarafından 1081 de Türk toprağı haline getirildiğinde ortada bir Yunanistan bile yoktur. Fakat Yunanistan dünden bugüne burnumuzun dibindeki adalar ve Türk nüfusunun var olduğu Batı Trakya yetmemiş gibi İzmir, İstanbul, Kıbrıs ve Trabzon’un hayali ile yetiştirmektedir nesillerini. Yunanistan 10.8 milyon olan İstanbul’dan az ve azalmaya devam eden nüfusu ile bu hayali yaşatmaya devam etmektedir. Her 19 mayısı Pontus soykırım günü olarak kutladığı gibi Trabzon’un fethi olan her 15 ağustosta Fener Rum Patriğini Sümela’da ayin yapmaktadır. Türkiye’nin sınırları ötesinde ne işi var diyenler Yunanistan’ın bu hayallerinden haberdar mıdır?

                Özellikle son yüz yıldır dünya haritasının yeniden çizilmesinde, savaşların ve geçici barışın inşasında baş rolde olan Amerika ve İngiltere liderliğindeki haçlı cephesi uzak doğudan Afrika’ya ve orta doğuya kadar dünyanın her yerinde adeta dünyanın yegane hakimi gibi hareket etmektedir. Amerika’nın Suriye’de, Irak’ta, Yunanistan’da, Balkanlarda ve Avrupa’da ve hatta dünyanın her bir noktasında ne işi var sorusunu hiç sormayı aklımıza getirebiliyor muyuz?

                Aynı şekilde Rusya’nın ve Çin’in sınırlarının ötesinde ne işi olabileceğini hiç sorguluyor muyuz?

                Türkiye’nin Türkiye sınırları dışındaki varlığından rahatsız olanların, Türkiye’nin kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur diyenlerin ve buna inananların referans aldıkları söylem  “yurtta sulh, cihanda sulh” söylemidir. Ancak unutmayalım ki Atatürk bu sözü söylemeden öncesinde ve sonrasında ne yurtta ne de cihanda sulh asla gerçekleşmemiştir. Bu söylem ise “yurtta sus, cihanda sus” şeklinde hayata geçmiştir. Dolayısı ile Türk’ün geçmişte ayak bastığı, kanıyla suladığı her toprak parçası Adriyatikten Çin seddine Türkün ebedi vatanıdır ve her Türkün hayalinde bu toprakları yeniden vatan yapmak düşüncesi yaşamaktadır ve yaşamalıdır. Gözümüz ve gönlümüz ufuklarda ve uzaklarda olmaz ise hapsedildiğimiz sınırlar içinde bölme ve bölünme planlarının bir parçası ve ögesi olmaktan asla kurtulamayız. Öyle ise yurtta ve cihanda sulhun yaşatılması susmakla değil savaşmakla gerçekleşecektir. Türk’ün ulaştığı her kızıl elma gelecek kızıl elmaların müjdecisidir. Türk; Türk Birliğini, devamında İslam birliğini ve devamında tüm dünya insanlığını Barış ve huzur içinde yaşatacağı tek dünya devletini inşa edene kadar asla durmayacaktır, durmamalıdır. Türk Dünyası, İslam dünyası ve mazlum tüm insanlık bu bekleyiş ve umutla yaşamaktadır. Her Türk’ün hayali ve ideali Türk’ün hakimiyetindeki dünya devleti olmalıdır.

Hiç yorum yok: