Alevilik ile ilgili değişik zamanlarda değişik yaklaşımlar, açıklamalar ve anlayışlar gördük bugüne kadar. Ama hiç birisi en son bir milletvekilinin “alevilik ayrı bir dindir” açıklaması kadar saçma, ve saçma olduğu kadar da fevkalade tehlikeli bir saptamaya kadar varmamıştı. Ne var ki birkaç gün evvel CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gözü kapalı altına imza atabileceğim ender sözlerinden birini sarf etti ve olaya son noktayı koydu. “ALEVİLİK AYRI BİR DİN DEĞİLDİR.” Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sorulan soruya verdiği cevapta aynen “ Alevilik bir inançtır, Müslümanlığın bir parçasıdır. Aynı Allah’a inanıyorsunuz, aynı Peygamber’e, aynı kitaba inanıyorsunuz. Farklı bir din olabilir mi?”demiş ve son noktayı koymuştur.
Bu vesile ile alevilik konusunda birkaç söz söylemek zarureti doğmuştur. Bilindiği gibi Alevilik, Şiilik ve Caferilik gibi birbirine yakın duran bir mezhep Hz. Ali Efendimizin vefatından sonra ve sonrasında Hz. Hüseyin Efendimizin ve ailesinin şehid Kerbela'da şehid edilmesinden sonra bir mezhep olarak ortaya çıkmış ise de değişik bölge ve müslüman topluluklar içinde, ama islam inancı içinde kalmak kaydı ile farklı bir mezhep ve tarikat yapısı olarak bugünlere kadar gelmiştir. Ama asla islam inancının olmazsa olmazları içinde sorgulanmamış ve irdelenmemiş, tam bir belirsizlik ve farklılaşmalar çerçevesinde insanların duygu ve inançlarının istismar edildiği bir alan olarak kalmıştır. Ve bir milletvekili son açıklaması ile alevilik inancını ayrı bir din olarak ilan edivermiştir. Siz ayrı bir dinden bahsediyorsanız bu dinin elbette bir tanrısı, bir peygamberi bir kitabı olacaktır ve olmalıdır da. Beyefendi “alevilik ayrı bir dindir ibadeti de cemdir, ibadethanesi de cemevidir” demiş ve hükmünü vermiştir. Ama kimse bu beyefendiye bu soruları sormamıştır. Tamam aldık kabul ettik. Ayrı bir din oldunuz. İbadetiniz de cemdir. İbadethaneniz de cemevidir diyelim de. Kitabınız nedir, peygamberiniz kimdir, başka ibadetleriniz nelerdir, hangi kitaba ya da kaynağa göre bu ibadetlerinizi yapıyorsunuz gibi soruları sormamıştır. Evet burası Türkiye'dir ve ağzı olan konuşur.
İdeoloji kısaca “hayat ve kainat hakkındaki sistemli düşünce” olarak tarif edilebilir. Ancak ideoloji dini ya da beşeri bir sistem olarak var kabul edildiğine göre ideolojide olmaması gereken, insana ve insanlığa zarar veren özellik insanların inandığı sistem ya da ideoloji ya da din dışındaki bütün din, ideoloji ya da sistemleri yok sayması ve onlara düşman olmasıdır. Zıtlaşma ve kutuplaşma tarihin hiçbir döneminde insanlığa fayda getirmemiştir. İslam tarihinde ne yazık ki ilk halife Hz. Ebubekir Efendimizden sonra dört büyük halifeden üçü de şehid edilmiştir. Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali ve devamında Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve ve onların evlatları. Hepsi şehittir. Bu acı olayları körükleyen iki unsur vardır. Birisi insan nefsi, ikincisi ise fitne ve fesadı körükleyen ideolojik farklı sistem ve düşüncelerin tahrik ve tazyikleridir. Bu tarihten günümüze hiç değişmemiştir. Bize ve aklı selime düşen ise olayı dosdoğru ortaya koymak fakat kin ve nefreti körükleyecek her türlü söz ve davranışlardan uzak kalmaktır. Böyle müspet bir çizgide düşünmek ise her insana nasip olmamaktadır. Değişik senaryo, tahrik ve düzenlerle insanlar ideolojik savaş ajanlarının teşvik, tahrik ve provakasyonları ile birbirlerine düşman olmakta, insanlar arasında kin ve nefret körüklenmekte, bundan doğacak olan rant ve menfaat ise bu senaristler taarafından devşirilmektedir. Yüce dinimiz islamda ne mezhepler arasında ne dinler arasında, ne de insanlar arasında kin ve nefrete asla yer yoktur. Ve İslamın ilk yıllarında müslümanlar arasında fitne ve fesat tohumları eken münafık ve kafir anlayışa teslim olmamalı ve müslümanın müslümanı Allah için sevmesinin bir borç olduğunu bilmeli ve ona göre davranmalıyız. Hatta müslüman Yunus Emre'nin “yaradılmışı severim, yaradandan ötürü” sözünde olduğu gibi tüm insanlara ve yaradılmış herşeye Allahın yarattığı bir mahluk olarak rahmet ve sevgi nazarı ile bakmalıdır.
Alevilik inancının bir gazete köşe yazısında yanlışı ile doğrusu ile anlatılıvermesi mümkün değildir. Sadece Birkaç cümle söyleyerek bu mübarek günlerde hiçbir kardeşimizin vicdanını zedelemeden yazımıza son verelim;
Şiilik islam içinde bir mezhep, Alevilik ise bu mezhep içinde bir tarikat, cemevleri ise bu tarikatın tekkeleri hükmündedir.
Alevilik Anadoluda bir Türkmen yaşam tarzı olarak yerleşmiştir.
Alevi kardeşlerimiz öz be öz Türktür, Türkmendir.
Kürt kardeşlerimiz ise şafii mezhebinden olup Kürdün alevisi olmaz. Olsa olsa onlar kendini Kürt zanneden Türkmenlerdir.
Ecdadımız Osmanlının bütün din, mezhep, tarikat, cemaat ve ırkları 600 yıl barış içinde bir arada yaşatabildiğini hatırlar isek küçük Anadolu coğrafyasında etnik ve dini düşmanlıklar içinde olmak sadece dini ve ideolojik düşmanlarımızın işine yarayacaktır.
Sivasa bakarak sünniye, PKK ya bakarak Kürde, "Alisiz alevilere" aslında ateist olup ta alevi görünen sahte alevilere bakarak alevilere düşman olmaya inancımızda asla yer yoktur.
Alevilik inancını islam dini dışında ayrı bir din olarak ilan etmek ise bir hata ya da cürüm olmanın ötesinde tek kelime ile “YEZİT”liktir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder