Bazı gerçekleri görmemek, görememek için kör olmak lazım. İşte onlar ki gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, onların kalpleri mühürlenmiştir. O kalbi mühürlü olanlar ne talihsizdir. Onlar ne bahtı karadır. Onlara sadece acımak lazım. Onlar kendilerini çok bilgili zannediyor. Onlar kendilerini çok entellektüel zannediyor. Onlar kendilerini bilimsel düşündükleri zannı ile avutuyor. Onlar bilmiyorlar ki kendi düşüncelerini paylaştığını zannettikleri bir çok büyük düşünür dönüp dolaşıp hakka teslim oluyor. Hatta isimlerini bile değiştiriyor. Hani bir zamanlar Avrupanın yeni Karl Marks’ı denen bir adam vardı. Roger Garaudy. Yarım asırdan fazla süren bir araştırma devresinden sonra, 1981'de 68.yaşında Müslüman oldu. 1913'de Marsilya'da doğdu. Dinsiz bir ailenin çocuğuydu. Fakat o, "Protestan Gençlik Teşkilatının başkanlığını yapmış, aynı yıllarda (1933) Fransız Komünist Partisi'ne de üye olmuştu.1956'da Komünist Partisi Siyasî Büro Şefi oldu. Marksist Araştırma ve İncelemeler Enstitüsü'nün Müdürlüğünü yaptı. Marksist felsefeyi çeşitli yönleriyle araştıran çok sayıda .eserler yayınladı. Ve sonunda bütün teorileri yıkarak müslüman oldu, adını bile değiştirdi.
Hani bir Cemil Meriç vardı. Hala onun sosyalist öldüğünü zannedenler ve bununla teselli bulan fikir fukaraları da yok değil. O da dönüş yaptı ve Hakka teslim oldu. Onca fikri, felsefi, edebi eserle birlikte Prof. Dr. Ümit Meriç gibi çok hayırlı bir evlat bırakarak göçüp gitti.
19.yüzyıl sonlarında ortaya çıkan Marksist teori yirminci yüzyılı bile tamamlayamadan SSCB de 1917 ekim devrimi ile pratikle buluştuğu gibi pratiğe taşıyan Lenin heykelleri ile birlikte 21.yüzyıla kavuşamadan yıkıldı gitti. Çin’de ise bir başka pratisyen Mao dönemi yine bir insan yaşını aşmayan bir ömür sonunda batı kapitalizmi önünde diz çöktü. Bir dönem kapandı gitti. Küba’da ise Castro’nun ölümüyle sadece köhne bir Marksist nostaljik müze olmanın ötesinde hiçbir şey kalmadığını iddia etmek herhalde sadece gerçeğin ifadesidir.
Bizde ise Cumhuriyet gazetesinin kıdemli yazarlarından Nadir Nadi’nin Sovyet Rusya gezi izlenimlerini yazdığı “iki Sovyet Rusya” isimli eserinin bir yerinde mihmandarına “hala Rusya’da neden kiliseler açık” diye sorduğunda mihmandarı aynen şu ifade ile göğsünü gere gere “İsa’nın dini Sovyetler birliğinde can cekişen bir hastadır, kiliseler açıktır ama üç beş ihtiyardan başka giren çıkan yoktur, rejimin teminatı komünist partili dinsiz gençlerimizdir” dediğini yazıyordu. Yine aynı eserin bir yerinde üniversite yurtlarını gezen Nadir Nadi aynı kompleks içindeki hastaneyi de gezer ve hastanenin bir servisinde bir de bakar çocuk sesleri. “Bu da ne” diye sorar mihmandarına. mihmandarı ise “burası doğum servisi, yurtta kalan kızlarımızdan hamile olanların doğumları burada yapılır” deyince Nadir Nadi yine sorar. Yani bu çocuklar burada evlenebiliyorlar mı? Mihmandarı cevap verir. “Rusyada evlilik formaliteden başka bir şey değildir. Devlet sadece hamile kızlarımızın doğumlarını yaptırır, hepsi bu”. Evet gerçekten Sovyet Rusya’da ekim devriminden sonra 1917 den itibaren yargısal boşanma kaldırılmış evlilik müessesesi dolayısı ile kaldırılmış ve bu uygulama 30 yıl müddetçe sürmüştür. Otuz yılın sonunda ise neseple ilgili sorunlar nedeniyle yeniden yargısal boşanmaya dönülmüştür. Meraklısı İstanbul Hukuk Fakültesi yayınlarından Prof. Dr. S.Sulhi Tekinay’ın “Mukayeseli Türk Aile Hukuku” kitabına bakabilir. Bundan da anlaşılmaktadır ki Sovyetlerde komünizmi nesebi belli olmayan bir nesil bile kurtaramamıştır. Nadir Nadi bunları elbette iyiniyetle yazmıştı. Ama gördük ki can çekişen hasta sadece komünizmmiş ama bunu Nadir Nadi de görememişti. İsanın dini dimdik ayaktadır. Ve elbette İslam dini dimdik ayaktadır. Son yıllarda komünizmi tasfiye eden Rusya İslam Konferansı örgütüne müracaat ederek yoğun Müslüman nüfusu ile bir İslam ülkesi sıfatı ile bu örgüte üye olarak katılmak istemiştir.
Kördür bu gerçekleri göremeyenler. Sağırdır çağın imanlı sesini duyamayanlar. Ve onların kalpleri mühürlüdür imanı ve İslamı hissedemeyenler. Onlar ne kadar talihsiz ve onlar ne kadar bahtı karadır. Bütün putlar yıkılmıştır. Ya da sırası geldiğinde yenileri de yıkılacaktır. Lat, Menat, Uzza, ve sonrasındaki bütün insanoğlunun şeytana tabi olarak diktiği putlar, Lenin, Mao ve diğerleri. Ama çöl kanunu, ya da efsanesi dedikleri İslam dini milyarların kalbinde ve gönlündedir. Hadi yıkın bakalım Allah sevgisini, Peygamber aşkını silin gönüllerden. Silemediniz, silemezsiniz, silemeyeceksiniz. Ama sizin taptığınız putlarınız bir bir yıkılacak ve yok olacaktır. Düşünün bir geçmişten bugüne kimlerin, kimlerin putları yıkılmıştır, yıkılmaktadır. Evet, bu tarihin durdurulmaz akışıdır.
Hani bir Cemil Meriç vardı. Hala onun sosyalist öldüğünü zannedenler ve bununla teselli bulan fikir fukaraları da yok değil. O da dönüş yaptı ve Hakka teslim oldu. Onca fikri, felsefi, edebi eserle birlikte Prof. Dr. Ümit Meriç gibi çok hayırlı bir evlat bırakarak göçüp gitti.
19.yüzyıl sonlarında ortaya çıkan Marksist teori yirminci yüzyılı bile tamamlayamadan SSCB de 1917 ekim devrimi ile pratikle buluştuğu gibi pratiğe taşıyan Lenin heykelleri ile birlikte 21.yüzyıla kavuşamadan yıkıldı gitti. Çin’de ise bir başka pratisyen Mao dönemi yine bir insan yaşını aşmayan bir ömür sonunda batı kapitalizmi önünde diz çöktü. Bir dönem kapandı gitti. Küba’da ise Castro’nun ölümüyle sadece köhne bir Marksist nostaljik müze olmanın ötesinde hiçbir şey kalmadığını iddia etmek herhalde sadece gerçeğin ifadesidir.
Bizde ise Cumhuriyet gazetesinin kıdemli yazarlarından Nadir Nadi’nin Sovyet Rusya gezi izlenimlerini yazdığı “iki Sovyet Rusya” isimli eserinin bir yerinde mihmandarına “hala Rusya’da neden kiliseler açık” diye sorduğunda mihmandarı aynen şu ifade ile göğsünü gere gere “İsa’nın dini Sovyetler birliğinde can cekişen bir hastadır, kiliseler açıktır ama üç beş ihtiyardan başka giren çıkan yoktur, rejimin teminatı komünist partili dinsiz gençlerimizdir” dediğini yazıyordu. Yine aynı eserin bir yerinde üniversite yurtlarını gezen Nadir Nadi aynı kompleks içindeki hastaneyi de gezer ve hastanenin bir servisinde bir de bakar çocuk sesleri. “Bu da ne” diye sorar mihmandarına. mihmandarı ise “burası doğum servisi, yurtta kalan kızlarımızdan hamile olanların doğumları burada yapılır” deyince Nadir Nadi yine sorar. Yani bu çocuklar burada evlenebiliyorlar mı? Mihmandarı cevap verir. “Rusyada evlilik formaliteden başka bir şey değildir. Devlet sadece hamile kızlarımızın doğumlarını yaptırır, hepsi bu”. Evet gerçekten Sovyet Rusya’da ekim devriminden sonra 1917 den itibaren yargısal boşanma kaldırılmış evlilik müessesesi dolayısı ile kaldırılmış ve bu uygulama 30 yıl müddetçe sürmüştür. Otuz yılın sonunda ise neseple ilgili sorunlar nedeniyle yeniden yargısal boşanmaya dönülmüştür. Meraklısı İstanbul Hukuk Fakültesi yayınlarından Prof. Dr. S.Sulhi Tekinay’ın “Mukayeseli Türk Aile Hukuku” kitabına bakabilir. Bundan da anlaşılmaktadır ki Sovyetlerde komünizmi nesebi belli olmayan bir nesil bile kurtaramamıştır. Nadir Nadi bunları elbette iyiniyetle yazmıştı. Ama gördük ki can çekişen hasta sadece komünizmmiş ama bunu Nadir Nadi de görememişti. İsanın dini dimdik ayaktadır. Ve elbette İslam dini dimdik ayaktadır. Son yıllarda komünizmi tasfiye eden Rusya İslam Konferansı örgütüne müracaat ederek yoğun Müslüman nüfusu ile bir İslam ülkesi sıfatı ile bu örgüte üye olarak katılmak istemiştir.
Kördür bu gerçekleri göremeyenler. Sağırdır çağın imanlı sesini duyamayanlar. Ve onların kalpleri mühürlüdür imanı ve İslamı hissedemeyenler. Onlar ne kadar talihsiz ve onlar ne kadar bahtı karadır. Bütün putlar yıkılmıştır. Ya da sırası geldiğinde yenileri de yıkılacaktır. Lat, Menat, Uzza, ve sonrasındaki bütün insanoğlunun şeytana tabi olarak diktiği putlar, Lenin, Mao ve diğerleri. Ama çöl kanunu, ya da efsanesi dedikleri İslam dini milyarların kalbinde ve gönlündedir. Hadi yıkın bakalım Allah sevgisini, Peygamber aşkını silin gönüllerden. Silemediniz, silemezsiniz, silemeyeceksiniz. Ama sizin taptığınız putlarınız bir bir yıkılacak ve yok olacaktır. Düşünün bir geçmişten bugüne kimlerin, kimlerin putları yıkılmıştır, yıkılmaktadır. Evet, bu tarihin durdurulmaz akışıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder