4 Ağustos 2012 Cumartesi

BEJAN MATUR'A AÇIK MEKTUP

Sayın Bejan Matur;
Yazdıklarınıza aynen katılıyorum.(21.08.2009 tarihli ZAMAN Gazetesinde) yalnız ilave etmek istediğim bazı şeyler var. Ben doğma büyüme İzmir’liyim. Köyümün adı çocukluğumda DİRMİL idi. Her nedense yıllar evvel KORUCUK olarak değiştirildi. Ama hala biz DİRMİL adını dilden düşürmeyiz. Demem odur ki ne sebeple olursa olsun zorla ne isim ne cisim ne fikir değiştirmek mümkün değil.
Gelelim güneydoğu sorunu ve açılım meselesine. Güneydoğuda şimdiye kadar üniter devlet adına ya da her sebeple olursa olsun resmi güçlerin yaptığı her türlü yanlışın karşısında oldum. Olmaya da devam edeceğim. Devletimizin pek çok anlayış ve uygulamalarına karşı olmak için Kürt olmak gerekmiyor. Ama cumhuriyetin kuruluşundan bu yana olayı sadece bir Kürt meselesi olarak görmek Kürtleri sindirme meselesi olarak görmek doğru değil. Siz hiç örneğin Ege’de Dikili veya Bergama ilçesinin köylerine gittiniz mi? Tavsiye ederim. Bir gidin ve doğuda öyle geri kalmış unutulmuş, ihmal edilmiş köyler göremiyeceğinizi bir kez de siz görün. Ancak kimsenin sesi soluğu çıkmaz batıda. Doğunun dağlarında kükreyen de Kürtlerdir, batının varoşlarında kendilerine kurtarılmış bölge oluşturmak isteyenler de. Sağolsun Kürt kardeşlerimiz hiçbir alanda boşluk bırakmıyorlar. İzmir Alsancak semtinde sokaktaki transeksüellerden birahanelerdeki garson kızlara, her türlü sahne sanatından, sinemaya, pavyonlardaki sorumlu müdürlerden otoparkçılar ve seyyar satıcılara ve pazarcılara ve mafya yapılanmalarına kadar tüm alanlar etnik bir ruhla sahiplenilmekte ve adeta işgal edilmektedir. Ben kendi payıma bazı gelişmelerden hoşnut değilim. Şöyle ki;
Hiçbir ülkede baskı gerekçe gösterilerek ihanet hoşgörülemez. Ne yazık ki çok güzel söylemlerle ortaya çıkan sizler gibi güzel insanlar açıktan açığa PKK terör örgütüne tavır koymada mütereddit kalıyorlar. PKK bir terör örgütüdür. Ülke ve devlet düşmanı tüm güçlerle Yunandan Ruma, Ermeniden Rusa ezeli ve ebedi Türk düşmanı güçlerle bir arada olmak paralel olmak bu örgüt için bir ilke haline gelmiş ise PKK terör örgütüne karşı olmayı, böyle bir yapılanmaya, böyle bir ihanete, böyle bir kalkışmaya karşıyız demeyi neden ıskalar bazı vicdanlar? Kürt kardeşlerimizin hakları ve talepleri bir yana PKK nın kanlı bir terör örgütü olduğunun bir mutabakatla şerh edilmesi gerekir. Aksi halde hiçbir açılım gerçek kardeşlik ve barışı getirmeyecektir. Bu açılımın ardından yakın gelecekte bir kısım ihanet tacirleri “vura vura aldık” diyecekler ve “vura vura” ya da “vurula vurula” aldıklarından fazlasını burunlarından gele gele geri vermeyi sindirmek zorunda da kalabileceklerdir. Türk Milleti binlerce yıldır bedel ödeye ödeye bu günlere gelmiş isim değiştiren devletlerle birlikte sayısız devletler kurmuş ve halen de pek çok Türk Devleti kendi adı ile bağımsız olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak tarihe geçmiş bir tane KÜRT DEVLETİ adı veremezsiniz.
Ben kendi adıma eşitsizlik, sürtüşme, kavga ve ezme ezilme olmak üzere hiçbir olumsuzluk istemiyorum. Bu coğrafyada bütün vatandaşlarımız din ve etnik kimlikleri ne olursa olsun kardeşçe ve eşitçe yaşamalıdır. Ancak hainlik etmeden. Namusu dairesinde. Dileyen kendi dilini, kendi kültürünü elbette konuşur ve yaşatır kimse bir şey diyemez, dememiştir, dememelidir. Ancak bu ülkenin müşterek dili TÜRKÇE’dir. Malazgirt’ten Alparslan’dan bu yana ANADOLU TÜRK VATANIDIR. Bu fiili bir gerçektir. Tapusu ise her bir metrekaresinde yatan belki binlerce şehittir. Kürt halkı ise bu vatanı bizimle eşit şartlarda paylaşan ve paylaşmayı kanı ve canı ile hak eden aynı dine ve kültüre sahip olduğumuz kardeşlerimizdir. Yalnız kardeşliğin de bir hukuku vardır elbet. Bu hukuka riayet etmek icap eder. Bakın İngilizler ya da Fransızlar ya da İtalyanlar bazı Arap ülkelerinde kaç sene kaldılar? Ama şu an Suriye’de Arapça yanında Fransızca, Mısır ve pek çok Arap ülkesinde Arapça yanında İngilizce, hatta Cezayir ve Fas’ta Arapça yanında Fransızca, belki Libya’da Arapça yanında İtalyanca anadil gibi öğrenilmektedir. Oysa ki ne cumhuriyet öncesi ne sonrası Türkiye’de Türkçe bile gerçek manada dayatılmamış ve zorla öğretilmemiştir. Aksi halde Kürtçenin esamesi bile okunmayabilirdi. Hal böyle iken Türkçe öğrenmemekte ve Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmemekte inat etmenin hiçbir doğru mantığı yoktur.
Sonuç olarak diyeceğim şudur ki;
1-Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı gözümüzün içine baka baka, vura vura, ihanet ede ede, göstere göstere söke söke aldık diyerek bazı haklara sahip olmak belki mümkündür ancak bu haklar asla uzun ömürlü olmayacaktır.
2-Bu hak mücadelesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ezeli düşmanları ile ittifak edilerek kazanmak ve sahip olmak mümkün değildir.
3-Biz kimlerin kafasında nasıl bir harita, nasıl bir bölünmüşlük hayali olduğunu bilmekteyiz. Ancak bu kötü bir rüya ve sonrası kabustan öte geçemiyecektir. Türkiye Cumhuriyetinin bu saatten sonra geleceğinde küçülme değil büyüme ve genişleme vardır. Aklı olan bu genişlemeyi görmek ve yaşamak istiyorsa sınırların içinde kalmayı düşünür. Aksi halde sahip olabileceği vatan toprağın üstünde değil ancak altında kalacaktır.
4-Son sözüm odur ki Kürt kardeşlerimizin her türlü insani ve samimi ve iyiniyetli ve dostça hak talepleri onlara analarının aksütü kadar helaldir.

Hiç yorum yok: