En son İstanbulda oynanan Fenerbahçe Galatasaray arasındaki şampiyonluk maçı sonrasında çıkan üzücü olaylar bizleri bazı şeyleri yeniden düşünmeye sevk etmiştir. Fanatik taraftar gurubu önüne geleni kırmış, dökmüş, yakmış yıkmış ve hiç bir sınır tanımamıştır. Öncelikle fanatizmi irdelemek gerekiyor. Fanatizm nedir?....
Fanatizm başlıkta da belirttiğimiz gibi "ölesiye sevmek"tir ya da öldüresiye sevmek. Sevilen, bir takım olabilir veya bir parti veya bir din, cemaat veya bir ırk veya ideoloji. Veya bir karşıt cinse duyulan aşk. Eğer seven fanatik bir biçimde herşeye rağmen seviyorsa, kayıtsız şartsız bir sadakat içinde ise sevdiğinin hiç bir hatasını kusurunu da görmez, göremez. Ve sevdiğine karşı söylenen sözün sahibi de, konu maç ise karşı takım ve taraftarı da, kısaca kendisinden olmayan ve sevdiğinin karşısında duran her güç ve kişi ve topluluk ölmeyi ve yok edilmeyi hak etmiştir. Ne zamana kadar? Fanatik aşık ölene kadar bu kavga sürecektir. Böyle bir saçmalık ardından giden kitleleri anlamak mümkün değildir. Fanatizmle ilgili düşüncelerimizi alt alta cümlelerle sıralayalım:
Fanatizm aşırılığa gitmektir ki dinimizde de aşırılık yasaklanmıştır. Kur'anda Allah aynen "sizin dininiz size, benim dinim bana" buyurur. Herşeyin aşırısı haramdır, aşırı kazanma hırsı da zararlıdır. Israf ta haramdır. Dinimizde herşeye rağmen inat ve taassup yoktur. Örneğin darda kalındığında domuz eti bile haddi aşmamak şartı ile yenilebilir. Hatta zorda kalındığında çok büyük bir tehlike ve zarar ve ölüm tehdidi altında Allah'ı inkar etmek bile inanan insanı sorumlu kılmaz.
Fanatizm herşeye rağmen sadece haklı olmaya rağmen değil haksızlığa rağmen de hak peşinde koşmaktır.
Fanatizm bir hazımsızlık ve kendisini sevmeyene ve herşeyini teslim etmeyene karşı duyulan bir kin, nefret ve düşmanlıktır.
Fanatizm bencilliğin ta kendisidir.
Fanatizm tam bir cehalettir.
Fanatizm çağdışı, ilkel bir anlayıştır.
Irk ve soya bağlılıkta aşırı gitmek haksız yere kan dökülmesine neden olmuştur ve olmaktadır. Irkçılık hem dinen hem de çağdaş düşüncelerde yasaktır ve zararlıdır.
Herşeyi işe ve işçiye bağlayıp bir nevi proleterya diktatörlüğü davası güden bir ideoloji de aşırı söylemleri nedeniyle çökmüş ve yok olma noktasına gelmiştir.
Particilikte aşırı gitmek parti taassubu gütmek toplumda birlik ve beraberliği ortadan kaldıran zararlı bir zihniyettir.
Mezhep ve cemaatçilikte aşırı gitmek yine pek çok insanı yanlışa sürüklemiştir ve sürüklemektedir.
Dinde de dinsizlikte de aşırı gitmek aynı oranda zararlıdır.
Çağdaş ve medeni toplum hak ve borçlarının farkında ve bilincinde olan değerlerini savunmayı, sevinç ve öfkesini ifade etmesini bilen, kişisel tercih ve değerleri ile toplumsal tercih ve değerlerin en doğru ve en ideal çizgide buluşmasını temin edebilen fertlerden oluşan toplumdur. Bizim geçmişte Osmanlı Beyliğinden imparatorluğun son yıllarına kadar çok değişik din, soy ve bölgelerden ve iklimlerden oluşan üç kıtaya hakim bir devleti birlik, kardeşlik ve uyum içinde idare edebildiğimiz hatırlanırsa tarihimizde gerçekleştirdiğimiz bir ideali yeniden yaşamamız için hiç bir engel olmamalıdır.
Hele hele futbolda aşırı gitmek ve futbol kulübünü bir din ya da soy bağı gibi görmek cehaletin ta kendisidir. Yeğenimin face'de paylaştığı bir sözü var. Doğru olduğunu biliyorum: "babam Fenerbahçeli, ben Galatasaraylıyım, oğlum ise Beşiktaşlı, ben şimdi ne yapmalıyım" diyor . Pek çoğumuz için aynı şey geçerli. Böyle bir durumda ne yapmalıyız. Fenerbahçeli türk, kürt, alevi, sünni, veya rum veya yahudi. Unutmayalım yakınlarda vefat eden ünlü Fenerbahçeli futbolcu Lefter Küçükantonyadis Türk vatandaşı bir azınlık mensubu idi. Yine aynı şekilde türk, kürt, alevi, sünni veya chp li veya başka bir partili olup ta galatasaraylı veya beşiktaşlı veya başka bir takımlı. Nasıl kategorize edeceğiz. Başbakanımız Fenerbahçeli, muhalefet Galatasaray ya da Beşiktaşlı veya farzedelim ki onlar da Fenerbahçeli. Ne yapacağız şimdi?...Bu farklı tercihleri bir ayrışma aracı haline getirir isek toplumu dilim dilim dilmiş oluruz ki sırf bu nedenlerle toplum istisnasız tüm kesimleri ile birbirine düşman olur. 16 mayısta Fenerbahçe Bursaspor arasında oynanan kupa finali sırasında ve sonrasında yaşanan güzel tablo aynı şekilde Fenerbahçe Galatasaray şampiyonluk maçı sırasında ve sonrasında da yaşansa idi ne kadar güzel olurdu ve olması gereken de oydu aslında ama olmadı olamadı. Umarım almamız gereken dersi toplum olarak almışızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder