7 Ağustos 2012 Salı

BU DENSİZLİK VE TERBİYESİZLİĞE VE İHANETE ARTIK BİR SON VERELİM!..

                         Mübarek Ramazan ayında Suriyede yaşanan vahşete içimiz sızlarken görmekteyiz ki Türkiye'de de PKK denen baş belası Türk ve İslam düşmanı güçlerin taşaronu ihanet ve terör örgütünün eylem ve saldırıları da hız kesmemiştir. PKK dan Ramazan ya da bayram ya da haram aylar içinde saygı gibi bir asil davranış beklemek mümkün değildir. Bu hain örgütün komünist mi ateist mi zerdüşt mü  putperest mi, mecusi mi ne olduğu belli değildir. Dolayısı ile onlardan hukuka ya da insanlığa ya da inanca uygun bir tavır bekleyemeyiz. Ancak halen mecliste bu kanlı örgütün uzantısı ve sözcüsü olduğunu açıkça ilan eden bir avuç milletvekili BDP isimli parti çatısı altında hem devletten maaşlarını almakta hem de PKK nın savunuculuğunu ve sözcülüğünü yapmaktan geri durmamaktadır. Artık Irak'taki Kürdistan özerk bölgesinden sonra Suriye'de de kendi akıllarınca bir özerk bölge oluşturduklarını zanneden bu zavallılar Türkiye'nin güney ve güneydoğusuna da "KUZEY KÜRDİSTAN" diyerek İran'daki Kürt nüfusla birlikte kırkmilyonluk bir Kürt nüfusun mevcut olduğunu ve İran, Irak, Suriye ve Türkiye'deki Kürt bölgelerini birleştirerek büyük birleşik Kürdistan hayalleri kurmakta olduklarını açıkça dile getirmektedirler. Diğer bölgelerle ilgili  net birşey söylemem mümkün değil ancak Türkiye'deki Kürt nüfusun onbir milyonu geçmediğini adım gibi biliyorum. Bu  nüfusun da % 50 den fazlası doğu ve güneydoğu dışındaki bölgelerde yaşamaktadır. Yine bu nüfusun % 50 den fazlası PKK yanlısı değildir.  Ve diyebilirim ki dört ülke sınırları içindeki Kürtlerin toplam nüfusu da yirmi milyonu geçmez. Bir parantez açarak söylemeliyim ki İran sınırları içindeki güney Azerbaycan'daki Türk nüfusu en az otuz milyondur. Bölücü kürtlerin rakamlarla oynayarak bir yerlere varması mümkün değildir. ayrıca ortadoğu coğrafyasındaki Kürtler şunu bilmelidir ki Türkiye'nin himaye ve desteği olmazsa Fars ve Araplar karşısında ayakta duramazlar bile.
                     Hal böyle iken Türk-İslam düşmanı güçlerin elinde oyuncak ve piyon olan bir avuç Kürt siyasetçi her gün her yerde zehir kusmaktadır. Hani gecenin en zifiri karanlık olduğu zaman sabahın en yakın olduğu zamandır diye bir söz vardır ya aynen bunun gibi hainlerin seslerinin en çok çıktığı zaman, çanlarına ot tıkanacağı zamanın geldiğine işarettir. Dağdaki devlet düşmanı eli kanlı asker ve polis katili silahlı eşkiyaya gıkını çıkarmayıp devletten aldığı milletvekili maaşı ve dokunulmazlığı ile utanmadan devlete  başkaldıran hainler 24 saat içinde dokunulmazlıklarının kaldırıldığını ve o çok adını andıkları İmralı'ya     Abdullah Öcalan babalarının yanına tıkıldıklarını görebilirler. O son nokta gelmeden yapmaları gereken tek şey tövbe etmek, devletten af dilemek ve PKK ya karşı olduklarını PKK ile aynı kefede  ve tarafta olmadıklarını, silahlı bir terör örgütü olan PKK nın silah bırakması ve devlete teslim olması gerektiğini ilan ederek devlet ile PKK arasındaki bu hesaplaşmada taraf olmaktan vazgeçmek ve ve hatta sadece devletin tarafında olmaktır.
                   Bu bağlamda vatanseverliğinden ve cesaretinden şüphe etmediğimiz Sayın Başbakanımızı bu konuda acilen sonuç alıcı bir proje hazırlamaya ve belirttiğimiz doğrultuda PKK sözcülüğü ve yandaşlığı yapan kutsal meclisimiz çatısı altında bulunan bir avuç haini derdest edip işledikleri cürmün hesabını sormaya davet ediyorum. Aksi halde yarın çok geç olabilir. Ezici çoğunluğu ile en az elli milyonluk bir güç ile sivil savunmaya kalırsa bu iş çok masumun da kanı akacak ve bunun vebali devletin gücünü yerinde ve zamanında kullanmayan iktidarın olacaktır.  

Hiç yorum yok: