8 Ağustos 2012 Çarşamba

TÜRKLER-KÜRTLER VE TERÖRİZM

                 Türkler binlerce yıldır özellikle Asya ve Avrupa coğrafyasında değişik devletler halinde varlığını sürdürmüş, zaman zaman ise kısmen de olsa işgal ve esaret altında yaşamıştır. Dağılan Sovyetler Birliğinden bakiye kalan Türk Cumhuriyetleri yıllarca komünizmin pençesinde ve esaretinde yaşamış, halen ise özerk Tataristan, yine özerk Tuva Türk Cumhuriyeti, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan,  Balkanlarda Kosova Türkleri, Suriye Türkmenleri, Irak Musul Kerkük Türkmenleri ve belki de en kalabalık nüfusu ile en az  otuz milyon nüfusa sahip İran işgali altındaki güney Azerbaycan Türkleri olmak üzere hala özgürlüğünü kazanamamış Türk toplulukları olduğu gibi bir kısım orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ise baskı rejimleri sürmektedir. Görüldüğü gibi en az Türkiye nüfusuna denk bir Türk nüfusu ya baskıcı Türk devletleri olarak ya da işgalcilerin elinde, esaret altında varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Bir de işgücü ihracı olarak özellikle Avrupa ağırlıklı bir Türk nüfus  varlığından söz etmek mümkündür. Başta Almanya olmak üzere Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda Danimarka, İsviçre, Avusturya ve Avustralya kıtasında hatta Yeni Zelanda'da bile önemli sayıda Türk nüfusu mevcuttur. (Adını saymadığımız bölgelerde yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimiz ise haklarını helal etsinler.)
             İşte tam bu noktada bir soru sormak istiyorum: Bunca geniş bölgeye yayılmış onlarca  milyona ulaşan bu Türk varlığının münferit polisiye vakalar dışında bir terör örgütü ve terör faaliyetinden söz edebilir misiniz?  Elbette "hayır" diyeceksiniz. Çünkü Türk Milleti ne kendi devleti içinde ne de yabancı devlet işgali altında olsa dahi asla ve asla terör ve terörizm yolu ile haklarına sahip olmaya çalışmak gibi bir yolu tercih etmemiştir. Onlarca yıldır İran sınırları içinde kalan Güney Azerbaycan'dan pek çoğumuzun haberi yoktur. Bu bölge İran işgali altındadır. En az otuz milyonluk bir Azeri Türkü bu bölgede yaşamaktadır. Geçmişte bir toplantıda bir Azerbaycan'lı genç kardeşimiz  konuşması sırasında birkaç mısralık bir şiir okumuş ve o şiirinde "menim yüreğim iki parçadır, yarısı Güney Azerbaycandır" demişti. Ve ardından söz aldığımda bu söze istinaden "kardeşimin yüreği iki parçadır ama menim yüreğim yıllardır parça  parçadır, her bir parçası, Azerbaycan, Musul, Kerkük,  Türkistandır, Kırımdır" demiştim. Evet bizim millet olarak yüreğimiz parça parçadır ama yaşadığımız hiç bir coğrafyayı esaretimizi ve acımızı gerekçe göstererek kan gölü haline getirecek hiç bir terör olayının arkasına sığınmadık. Asaletimizden asla taviz vermedik. Hainliği ise asla kendimize sığdıramadık. Ne mutlu bize.
        Bir de bir hatıramı kısaca aktarmadan geçemeyeceğim. Yıllar evvel Mao ve Çin zulmünden Türkistan'dan kafileler halinde ve Türkiye'ye gelip Salihli ilçesine yerleşip burada vefat eden Ali Beg Hakim'in yine vefat etmiş olan oğlu Bilal Beg Hakim başbaşa bir görüşmemizde bir hatırasını anlatmıştı. Mao'nun Çin'e hakim olmasından yıllar sonra Salihli'de iken bir gün İzmir Amerikan Konsolosu  Salihli'ye gelir ve Bilal Beg Hakim'den Çin'de terör ve istihbarat faaliyetlerinde kullanmak için 40-50 kazak genci ister. Bu gençlerin ailelerinin ömür boyu geçimleri Amerikan hükümeti tarafından sağlanacaktır.  Bilal Beg Hakim ise "hiç düşünmeden reddettim. Amerikanın menfaatlerinin oyuncağı olamazdık" demişti. İşte asalet ve büyüklük budur. Bugün ise sınırlarımız içindeki bir avuç hain Kürt, ne kadar Türk ve Türkiye düşmanı güç var ise başta Yunanistan olmak üzere Ermenistan, İsrail ve Türkün batıdaki ezeli düşmanı devletlerin her birinden aldığı bir avuç menfaat karşılığında atalarının bir millet halinde kardeşçe yaşadığı bu coğrafyada ihanetin ve kalleşliğin, terörün, kan ve zulüm ticaretinin kitabını yazmaktadır. Bu oyuna alet olan ne kadar cinsi ve kanı bozuk var ise milyon kere yazıklar olsun. 
       Bugün somut bazı kazanımları olduğunu zannetseler de Türkiye Cumhuriyetini bölmek ve bir parçasına sahip olmak isteyenler elbette hüsrana uğrayacaktır. Ancak, koparmak istedikleri vatan parçası dışında yaşayan Kürt kardeşlerimiz bu ayıpla ve alınlarına sürülmüş bu ihanet damgası ile bizlerle aynı sokakta, aynı mahallede aynı işyerinde hangi yüzle ve nasıl yaşayabilecektir?               

Hiç yorum yok: